Kitap Tanıtımı |
Güzellik SalonuGüzellik Salonu, Meksikalı yazar Mario Bellatin’in Türkçedeki ilk kitabı. Kadın giysileri giymekten hoşlanan bir anlatıcının sahibi olduğu güzellik salonu, zamanla salgın hastalıklardan mustarip, hastanelerde hor görülen, saldırılara maruz kalan ve toplum dışına itilen erkek hastalar için bir düşkünlerevine dönüşüyor. Kendisi de hasta olan anlatıcının biricik uğraşıysa, özenle dekore ettiği akvaryumlarda balık beslemek. New York Times’ın Camus’nün Veba’sını ya da Saramago’nun Körlük’ünü çağrıştırdığını belirttiği Güzellik Salonu, hastalık, ölüm, yoksunluk ve egemen cinsiyet anlayışlarını sorgulamamızı sağlayan, sarsıcı, huzursuz edici bir roman. Son 25 yılın en iyi 100 İspanyolca kitabı arasında 19. sırada gösterilen Güzellik Salonu’nun bu basımı, yazarın gözden geçirdiği hali esas alınarak güncellendi. Mario Bellatin (1960) Perulu bir ailenin çocuğu olarak Meksika’da doğdu. Doğuştan gelen bir hastalık nedeniyle sağ kolunun büyük bölümünü kullanamayan Bellatin, Peru’da teoloji, Küba’da senaryo yazarlığı okudu. (Tanıtım Bülteninden) Kahraman KöpeklerMeksikalı yazar Mario Bellatin, Türkçedeki üçüncü kitabı Kahraman Köpekler’de tuhaf bir dünya yaratıyor. Köpekleriyle konuşan hareketsiz adam, boş plastik torbaların sınıflandırılmasıyla uğraşan annesi ve kız kardeşi, başlıca işi hayvanlara bakmak olan hemşire-eğitmen. Ama asıl dünya köpeklerin çevresinde dönüyor, otuz Belçika Malinois çoban köpeğinin.Pablo Neruda, Julio Cortázar okumamış insanın saçları dökülür, der. Bellatin içinse tam tersi geçerlidir: Bellatin okumuş insanın saçları dökülür. Bellatin okurunu sakat bırakır, aksayarak yürürsünüz kelimeler arasında, belki de sakatlığın ne demek olduğunu kendi vücudundan bildiğinden. Kahraman Köpekler’de hareketsiz adamınki bir çöküşün anlatısıdır ama yukarıdan aşağı inen bir çizgi olarak kurgulanmış dramatik bir çöküş hikâyesi değil, öncesi ve sonrası olmayan ezeli bir çöküşün kırıntıları.“Hareket edememekle geri zekâlı olmanın farklılığını açıklığa kavuşturduktan sonra, hareketsiz adam aptal köpek yoktur gerzek sahip vardır, diye güvence verir. Hemen ardından çılgın kahkahalara boğulur.(Tanıtım Bülteninden) Büyük Cam Üç OtobiyografiMeksikalı yazar Mario Bellatin, deneysel otobiyografisi Büyük Cam’da türün yerleşik kalıplarının dışına çıkıyor. Onun için otobiyografi yazarın kendi kimliğini bütünleştirdiği bir anlatı değil, kendini farklı kimliklere parçaladığı bir kendinden çıkış kurgusu. Bellatin “Bellatin”i birbirine hiç benzemeyen üç ayrı otobiyografiye bölerek kendisini özyaşamkurmacalar içinde yeniden yaratıyor.“Tenim, Işıltılı”da annesinin onu götürdüğü hamamlarda testislerini sergileyerek hem sayısız armağan topluyor hem de Özel Okul’a girmeyi başarıyor. “Mürşidenin Gerçek Hastalığı”nda şehit derviş mertebesinde bir karakter oluveriyor ve kitaplarına, hayatına, sufiliğe dair birtakım düşler eşliğinde sufi topluluğunun mürşidesinin gerçek hastalığının peşine düşüyor. “Modern Görünümlü Bir Karakter”deyse anlatıcının kimliği, cinsiyeti, yaşı, geçmişi ve arzuları durmaksızın değişiyor, kâh araba avına çıkmış bir adam oluyor, kâh kırk altı yaşında kukla gösterileri yapan küçük bir kız...Adını Duchamp’ın ünlü çalışmasından alan Büyük Cam, boşlukları ve yanıtsız kalan sorularıyla klasik bir otobiyografinin yakalayamadığı bir hakikat düzeyinde çokboyutlu bir tablo yaratıyor.“Yazmadan yazmak... bu yolda atmam gereken ilk adım, Mario Bellatin adındaki yazardan kurtulmaktı.”.(Tanıtım Bülteninden) Çin Daması Bellatin'den gizemli ve huzursuz edici bir hikâyeKendine has yazı dili 'Bellatinesco tarzı' olarak nitelenen Meksikalı yazar Mario Bellatin'in Türkçedeki yayımlanan ikinci kitabı Çin Daması, gizemli ve huzursuz edici bir hikâye. Anlatıcı bir jinekolog. Elli sekiz yaşında, saçları seyrelmiş, kilosu artmış ve pek iyi görmüyor. Onun için gerçekten önemli tek konu, yaşlanmak. Karısıyla sıradan bir yaşamı, evliliğinden memnun olmayan bir kızı ve uyuşturucu kullanan bir oğlu var. Randevuevleri ve masaj salonlarında zaman geçiriyor. Sakin sakin dillendirdiği yaşamındaki belki de en tuhaf nokta, hastalarından birinin küçük oğlunun anlattığı hikâye.'Varlığımı hissettiğini sanmıyorum. O zaman kolayca çantamı açarak sakinleştirici bir iğne hazırladım. Koşullar göz önüne alındığında sakinleştirici ilacın alışıldık dozun üstünde olması uygun göründü. Oğlumun tepkisinin beklenenin tam tersi gelişmesi beni şaşırttı. Kaygı belirtileri göstermeye başladı. İğneyi yaptığım kolunu sertçe silkelemek istiyordu. Kuvvetle kavramam gerekti. Bir süre sonra kasılmalar başladı. Birkaç santim uzaklaştım, oğlumun bedeninin düzenli bir şekilde sarsılmaya başladığını gördüm. İlk işim şırıngayı ve boş ilaç şişelerini kâğıda sarmak oldu. Sonra çantama yerleştirdim.' (Tanıtım Bülteninden) ) |