Kitap Tanıtımı |
Mardin´e varmak, özellikle Türkiye´nin batısından yola çıkıyorsanız uzun bir yolculuktur. Önce içinde bulunduğunuz coğrafya değişmelidir. Çünkü iklimi, bitki örtüsü, topografyası farklı olan bir koordinat söz konusudur. Sert geçen kışlar, uzun ve sıcak yazlar; alabildiğine uzanan buğday tarlaları ya da kıraç toprak, ansızın yol kesen tepeler, dağlar, bazen bir ırmak, bazen vaha etkisinde ağaçlıklı bir alan bu değişikliğin öğeleridir. Bu sessizlik ve dinginlik içindeki panoramada mezralar, köyler, şehirler canlılığın emaresi olarak zaman zaman ortaya çıkarlar. Yerleşmeler, bulundukları coğrafyanın içinde kaybolmak istercesine onun bir parçası gibi biçimlenmiş oldukları izlenimini verirler. Gördüklerinizin, Anadolu´nun neolitik dönemle başlayıp çağlar boyunca devam eden uzun yerleşme tarihinde hangi kesitin izini taşıdığını algılamaya çalışırsınız. Bitirdiğimiz yüzyılda Türkiye´nin öncelikle batısındaki yerleşmeleri dönüştüren, değiştiren sanayileşmeye bağımlı yapılaşmanın bu bölgedeki etkilerini anlama çabasına girişirsiniz. Bazen tümüyle yeni fakat acemice oluşmuş, bazen de tümüyle geleneksel yapısını sürdüren görüntüler art arda birbirini izler. (Önsöz'den) |