Kitap Tanıtımı |
Her şey yıkılıp, sisteme kötülük, kurallara acımasızlık hakim olduğunda, dünyayı bir kurşunkalem kurtarabilir mi?
1936 yazında, Santiago de Compostela Hapishanesi`nde, bir ressam, bir marangoz kalemiyle Zafer Kapısı`nın resmini çizer. Peygamberlerin ve kıyamet korosundaki yaşlıların yüzleri, hapishanedeki cumhuriyetçi arkadaşlarının yüzleridir. Ressamın gelecekteki katili bir muhafız, hayranlıkla onu izler... Anıların rehberi ve ruhların taşıyıcısı bu kalemin hikayesi yaşadığımız günlere kadar sürer. Manuel Rivas, "La lengua de las mariposas" öyküsünden sonra, İspanya`nın yaşadığı trajediyi, dünyayı şaşkına çeviren ve XX. yüzyıla damgasını vuran savaşı, ana izlek olarak tekrar ele alıyor. Fakat Marangoz Kalemi savaş üzerine yazılanlar listesine eklenebilecek sıradan bir roman değil. Tarihin en acımasız kesitindeki kadınların ve erkeklerin hayatından, umutsuzluğun uçurumunda kendine bir kuytu bulan aşkın gücünden söz ediyor.
Marangoz kalemiyle, çamaşırcı kadınların elleriyle, sakat kalanların yaşadığı bellek acısıyla, hastaların veremlilere özgü güzelliğiyle... gerçeğin ağı örülüyor. Dil, yaşamın soluğuna, insan bedeninin gizli kodlarına karışıyor. Bugüne yazılmış ama gelecekte hep var olacak bir roman.
(Arka Kapak) |