Kitap Tanıtımı |
Elanko ile çok sevilen Sabiha Gürdemir’den aramak, bulmak, yanılmak ve kendine bakmak döngüsünde seyreden bol güneşli bir hikâye. Genç yaşlı, okumaya meraklı tüm günebakanlar, özellikle de doğan her yeni güne iştah duyanlar için… Evet, sizden söz ediyoruz. Yüzümüzü bu kitaba döndük, seyre daldık, satır aralarına saklanan cümlelerden birini sizin için yakaladık ve işte buraya bırakıyoruz: Kendine dönersen güneşi bulacaksın. Bazı keşifler ışıl ışıldır. Sonunda buldu işte! Günebakan Lumi, kendi güneşiyle nihayet karşılaştı. Onu öyle çok aramıştı ki! Her gün, her dakika, karanlıkta, aydınlıkta, döne döne… Hep aradı, hep bekledi. Artık her şey daha parlak, yeşil bedeni sıcacık. Lumi, ait olduğu güneşin altında çok daha güçlü. Ama o da nesi! Biricik güneşi sanki küçülüyor, soluyor. Peki şimdi ne olacak? Şu yavaşça yaklaşan da kim? Bu kitapla kendi ışığını arayanlara, kendi içine özenle bakanlara güneşli bir gün neşesi sunuyoruz. Tema: Kim olduğumuz Kavramlar ve Anahtar Sözcükler: İLETİŞİM, büyümek, bakış açısı, KİŞİSEL GELİŞİM, felsefe, arayış, değişim, kendini tanıma, DUYGULAR Tutum ve Değerler: Değer bilme, özdenetim Profil Öğeleri: Düşünen, dönüşümlü düşünen KİTAPTAN Bir anda her yer sapsarı olmuştu. “O da beni arıyordu herhalde” dedi Lumi sevinçle. “Tam da tarif ettikleri gibi sapsarı, parlak, sıcacık ve kocaman” diye düşündü. Yumuşak, sarı çiçeğiyle sıkı sıkı tutundu ona. “Sonunda buldum, güneşin bir parçası oldum” diye şarkı söyledi keyifle. Günebakan Lumi uzun zamandır kendi güneşini arıyordu. “Büyük güneşi hep birlikte paylaşamayız. Benim ayrı bir güneşim olmalı, yalnızca beni ısıtmalı” diyordu. Yaşlı günebakanlar çok gülmüştü bu fikre. Lumi ise aldırmamış, aramaya devam etmiş ve sonunda bulmuştu. “Yeni günle düzelecek, yine sapsarı ve kocaman olacak” diye düşünerek uykuya daldı. Ertesi sabah Lumi’nin güneşi daha da küçülmüş, sönmüştü. Lumi çok üzgündü. “Artık güneşim yok. Ya ben de onun gibi küçülürsem? Ya rengimi kaybedersem? Boyum da uzamaz artık. Ya salyangozlar yapraklarımı deler, kurutursa? Ne yapacağım şimdi?” diye boynunu büktü. Uzun süre kendini izledi. Zaman geçiyor ama Lumi solmuyordu. Sapı hâlâ dik ve güçlü, çiçeği sarıydı. Tohumları sıra sıra diziliydi ve mükemmel görünüyorlardı. Önce şaşırdı bu duruma, sonra “Belki de o benim güneşim değildi” diye düşünmeye başladı. “Ama öyle olsaydı parlamazdık” dedi. Aklı karışmıştı. Küçücük bir sesle konuşuyordu. Lumi söylediklerini anlayabilmek için tüm dikkatini ona verdi ve “Adım Lumi” dedi. “Merhaba Lumi. Az kalsın aşağı atacaktın beni” dedi tırtıl gülümseyerek. Ama Lumi gülmedi. “Pek neşeli değilim” dedi boynunu bükerek. “Neden? Kendine baksana. Ne kadar sarı ve parlaksın. Hem ne güzel bir gün bu yaşadığımız.” “Yakında rengimi kaybedip solacağım çünkü güneşim söndü.” “Güneşin mi söndü?” dedi tırtıl. Sırtını ısıtan güneşi hissedebiliyordu.“Boşuna üzülüyorsun, güneş yerinde duruyor. Baksana gökyüzüne!” “O benim güneşim değil” dedi Lumi, “Ben de onun çiçeği değilim.” Üzüntüyle kendi güneşinin başına gelenleri anlattı. “Beni en çok üzen şey artık kimin çiçeği olduğumu bilmemek” dedi. (Tanıtım Bülteninden) ) |