Kitap Tanıtımı |
Din bilimleri özellikle Kantçı fenomen-numen ayrımı sonrası analitik bir çizgiye kaymış, sadece ülkemiz düşünürleri değil Batılı çevreler tarafından da inananların dinî yaşantılarındaki estetik boyut ciddi bir biçimde arka plana itilmiştir. Modern bilimlerin rasyonel ve çıkarımsal yöntemlerinin etkisinde kalan, genelde din bilimleri özelde ise din felsefesi disiplini, kavramsal çerçevelerini söz konusu bu analitik düşünce ekseninde şekillendirmektedir. Ayrıca bu disiplinin günümüzde, inananın dinî/estetik yaşantısına dair doğrudan, canlı, dinamik ve insan varlığını bir bütün olarak yansıtacak şekilde kuşatıcı bir yapı ortaya koyamadığı da görülmektedir. Son yıllarda analitik felsefenin etkisinde kalan ve dindar müminin dinî/kutsal tecrübesini ihmal eden din felsefesinin sanat (estetik) ile kurulacak bir bağa ihtiyacı vardır. Bu çalışma gerek Batılı gerekse Doğulu düşünürlerin geliştirdikleri akım ve disiplinler üzerinden, kutsal ile sanat arasındaki irtibatın din bilimlerinin konu başlığı olarak belirlenmesi gerektiği yönündeki iddiadan hareket etmektedir.
Kutsal bizatihi idrak dışı olmasına rağmen farklı form ve araçlarla kendini bu dünyada dışa vurmaktadır. Sanat bu dışavurum yollarından en hayati olanıdır. Ülkemizde bu alanda yapılan araştırmaların yetersiz olduğu görülmektedir. Bu çalışmada gerek kutsalın kendini sanat aracılığıyla tezahür ettirmesi, gerekse inananların sanat aracılığıyla kutsalı tecrübe etmeleri hususu felsefi, fenomenolojik, teolojik ve mistik perspektifle ele alınıp incelenmiştir. Ne sanatsız bir din algısı ne de sanat felsefesine başvurmayan bir din felsefesi mümkündür. Dini (kutsalı) göz ardı eden bir sanat felsefesi gibi sanatı ihmal eden bir din felsefesi de bir yönüyle daima eksiktir. Elinizdeki bu eser, sanat (felsefesi) ve din (felsefesi) arasında son zamanlarda kopan organik bağın tekrar kurulması girişimidir. |