Kitap Tanıtımı |
Arap orduları uçsuz bucaksız topraklarda at koşturuyor, haşin ve asil Arap atları, yorulmak bilmeksizin savaşçıları taşıyordu. Kuzey'de fethedilecek yer kalmamış, savaş Musul kapılarına dayanmıştı. Mezopotamya'nın en kadim ve asil savaşçıları, sayısız Arap ordularına karşı cansiperane cenk meydanlarına koşuyordu. Mezopotamyalılar, kanlarını oluk oluk akıtmalarına rağmen Arap atlarının önünü kesemediler. Yıllarca süren direnişe rağmen, Mezopotamya süvarileri, Arap ordularına karşı koyamadılar. Direnmenin yersiz olduğunu anlayan Mezopotamyalılar, Zagroslar'dan indirilen özgürlük sancağını büyük bir ızdırap içinde seyrediyor, Arapların yeni dini İslam'ın egemenliğine girmeye ve İslam inancını yavaş yavaş benimsemeye başlıyordu.
Mezopotamya halkı, işgal ve politik oyunların dışında kalarak eskiden de olduğu gibi Zagroslarda özerk yaşamaya devam etti. Ancak bu yıllarda Mezopotamya kâhinlerinin dilinde Büyük Kral'ın haberi biraz daha gür çıkmaya başlamıştı. "Büyük Kral'ın Kehaneti" yüzyıllardır Zagroslular arasında yaygın ve herkesçe bilinen bir efsaneydi. Ama hiçbir zaman bu kadar yaygın ve heyecan verici olmamıştı. Kâhinler, kurbanlar keserek Büyük Kral'ın geleceğinin yakın olduğu müjdesini veriyordu... |