Kitap Tanıtımı |
18. Yüzyıl’da başlayan ve üç asırdır devam eden arkeolojik kazılar öncesi bilgi kaynağı, peygamberlerinin atası kabul edilen Hz. İbrahim zamanından kalma tek din anlayışının pratik din öğretileriydi. Mitoloji tarihi beslemiş, edebiyata da nakış gibi dokunmuştu. Tevrat ise tarihi bilgi kaynağı olarak görülmüştü. Tüm dinlerde ve inanç sistemlerinde tanrılara sunu takdim etme geleneği başka bir şekilde uygulanmıştı. Örneğin Antik Yunanistan’da ölülerin mezarlarında halen yaşadıklarına inanılır, onlara düzenli olarak sunu takdim edilirdi. Antik Mısır’da en gözde kurban eylemi insanların kurban edilmesiydi. Başta kadınlar ve çocuklar olmak üzere kurbanlıklar, Nil Nehri'ne bırakılırdı. Kurbanda aranan ortak özellik masumiyetti. Arkeolojik kazılar bilime ışık tutmaya devam ederken, 5000 yıl önce Eski Mezopotamya uygarlıklarında kurban ritüelinin sıklıkla yapıldığı ortaya çıkmıştı. İnsanlar, başlarına bir uğursuzluk gelme ihtimaline karşı tedbir olarak hayvanları adak olarak adarlardı. Kestikleri kurbanlar sayesinde günahlarının temizleneceğine dair inançları vardı. Günümüzde Şamanizm’in yeniden doğmuş şekli Neo Şamanizm’di. İlk Müslüman olduğu sanılan İlhanlarda kağanlar, halkları tarafından tanrısal bir saygı görürlerdi. Bir han ya da kağanın, ölümden sonra da tanrısal varlığını sürdürdüğüne inanılmıştı. Halkına destek olmaya devam etmesi için her sene ölüm gününde onun için bir kurban kesilirdi. Beş bin yıl önce Mezopotamya’da totemizm, animizm ve Şamanizm ile hayata geçen ruh göçü korkusu ve tanrılara rüşvet olarak verilen kurban sunusu olgusu, onlardan sonra gelen tüm uygarlıkları etkilemişti. Bu anlatılanların üzerinden yüzyıllar geçmiş olmasına rağmen kurban kesme inancı ve geleneği, günümüzde de halen uygulanmaya devam ediyor. (Tanıtım Bülteninden) ) |