Kitap Tanıtımı |
Kitap, toplumumuzda İslam adına geleneksel olarak kabul görmüş Şefaat inancını derinlemesine irdeleyerek, konunun doğru anlaşılmasının önündeki engelleri anlatıyor. Toplumda yerleşmiş olan Şefaat inancının, Kuran ve Sünnet ışığında baştan sona tahlilini yapan yazar, gerçek anlamda Şefaatin nasıl anlaşılıp, inanılması gerektiğini ortaya koyuyor.
Bu kitabı, İslamı terörle eş anlamlı hale getirmek ana gayesiyle, 11 Eylül 2001 tarihinde başlatılan süreçte hayatını kaybeden bütün Müslümanların anısına adıyorum ithaf cümlesi ile başlıyor kitap.
Önsöz bölümünde yazar, bu kitabın, Şefaat kavramına, İslamın ilk döneminde olmayan bir anlamın yüklendiği temel tezine dayandığını bildiriyor.
Beş ana bölümden oluşan kitabın ilk üç bölümü, tamamen, şefaati konu edinen ayetlerin tahlil ve analizinden oluşuyor. Dördüncü bölümde, bir bütün halinde Kuranda şefaat inancının kabul görüp görmediği sorusunun cevabı aranıyor. Beşinci bölümde ise, bir kısım şefaat hadisleri kritik ediliyor, ardından da, bu hadislerle çelişen, şefaatin imkansızlığını gösteren karşıt hadisler gösterilerek bu konuda hadislerin tek tip olmadığı, hem lehte hem de aleyhte hadislerin bulunduğu gösteriliyor.
Şefaat kavramını derinlemesine öğrenmek, bu konuda net fikir sahibi olmak isteyenlere bu kitabı okumalarını tavsiye ediyoruz.
Önsözden bir bölüm:
Risalet, Allahın insana yardım, dostluk ve yoldaşlığının ete kemiğe bürünmesidir. Rasul vasıtasıyla din, yürüyen, oturan, kıyam eden, haramdan kaçınan, helali arayan, rükû ve secde eden, marufu emredip münkerden sakındıran, silahını kuşanıp ilây-ı kelimetullaha yönelen, cemaatine imamlık yapan bir kişiliğe dönüşür.. Kısacası elçi, yürüyen Kurandır, Dinin insan biçimidir.
Peygamberi anlamak için Kuranı, Kuranı anlamak için de Peygamberi iyi anlamak gerekir. Ne Peygambersiz Kuran ne de Kuransız Peygamber doğru anlaşılabilir. Her ikisi birden, Dinin anlaşılması demek olur. Bununla beraber dinin kaynağı Kurandır. Bu, Peygambersiz bir din tasavvuru değildir. Peygamber Kurandan ayrı tutulamaz. Bu, şu anlama gelir: Din Kurandadır. Dinin bilhassa akidesi başka bir yerde aranamaz. Eğer aranırsa, Benî İsrailin, Tevrat ve İncilin başına getirdiğinin benzerine, İslamı da maruz bırakmış oluruz.
Her ne kadar din adına herkes her şeyi söylese de, Kitab-ı mübin herhangi bir tahrifata uğramadan, Allahın hıfzı emanıyla bize kadar intikal etmiş bulunmaktadır. Bu durumda, hiçbir tahrif edici yorumun, Kurana rağmen din sayılması, en azından bütün Müslümanlar tarafından kabul görmesi mümkün değildir. Yeryüzünde bir tek mümin bile kalsa, Kuran var olduğu sürece, Allahın dinini ona bakarak ortaya koyabilir, bütün insanları o dine çağırabilir. |