Kitap Tanıtımı |
24 Haziran 1985... Sabahın köründe birileri ısrarla giriş kapısının zilini çalıyor. Ben daha giyinmedim. Eşim acele acele kapıya koştu. Pantolonumu alıncaya kadar antreye gürültü ile bir grup girdi. İşte artık odamızın kapısını itiyorlar. Açılan kapıdan ne göreyim, büyük olmayan antre dolmuş taşmış. Yedi sekiz kişilerdi. Çetenin elebaşı Petyö Pençev'i çoktan tanıyorum. Evet, eşkıyalar MVR ve Gizli Siyasi Polis görevlileri.
Kızıl kalede "Din, milletlere uyuşturucudur!" felsefi hâkimdi. Acımasız, kızıl iktidar, İslam dinini sürekli mercek altında tuttu. Binbir zorluklar yaratarak ibadetleri kısıtladı. Kızıl iblis kendi kalesini durmadan büyütüp genişletti.
Belene-Persin Kampı ağır suçlar birincisidir. Öldürülenlerin ve açlıktan yavaş yavaş ölenlerin cesetlerini, Magarets adlı küçük adadaki besi domuzlarına vermesiyle canilikte en becerikli olanıdır.
Ne zamandan beri Türkçe bir şarkı veya türkü dinlemedim. Ruhum ne kadar da susamış sevinmeye, sevmeye, hasret kalmış türküye. Hey Yüce Rabb'im, ne garip dünya, değil mi? Şimdi türkü dinleme zamanı mı? Bir tarafta çocuklarım, eşim, velilerim; keder onları kemiriyor, kalbim kan ağlıyor ama ruhum bir Türkçe türküye seviniyor, haz alıyor işte.
Ruhum, şuurum, fikrim ve kalbim, benim bana Çingene olduğumu söylerse demek ki ben Çingene'yim. Eğer benim şuurum bana Bulgar olduğumu söylerse demek ki ben Bulgar'ım. Fakat benim ruhum, şuurum, fikrim ve kalbim şimdiye kadar bana Türk olduğumdan başka bir şey söylemedi ki! |