Kitap Tanıtımı |
Bilge insanlar, bir yol üzeredirler. Yalnızdırlar bu yürüyüşte, çoğu zaman bir başına; ama onurludurlar,
ama gururlu, ama vakur. Almayı bilmezler, vermeye meyyaldirler. Hayatlarını kutlu bir davaya vakfetmişlerdir.
Bu duruş, onların en büyük sermayesidir. Tüm toplumu vebal altında bırakabilecek bir sorumluluğu tek başına
omuzlamanın vermiş olduğu bir izzet halidir bu.
Üzülerek ifade etmek gerekirse toplum, çoğu zaman bu neviden insanlara ve getirdiği mesaja bir cüzzamlı
muamelesinde bulunmuştur. Uzak durmayı, mümkünse kaçmayı, değilse kulak tıkamayı yeğlemiştir. Kulak
tıkadıkları bilgelerdir, feylesoflardır, sanatçılardır; kulak tıkadıkları yaratılış esprileridir, varoluş
gerekçeleridir, hayatı anlamlı kılan sesin kendisidir. Sezai Karakoç, böyle bir isimdir. Onu salt "şair" olarak
değerlendirmek eksik kalır. Karakoç; şairdir, düşünürdür, teorisyendir, eylem adamıdır, belki de en çok dava
adamıdır. Diriliş düşüncesinin mimarıdır. |