Kitap Tanıtımı |
hayatta kalanların inşa ettikleri bir şehrin öyküsüdür. Büyük bir felakette sıklıkla olduğu gibi hayatta kalanlar etnik olarak tek bir halk değildi, çok sayıda halkların bir birleşmesiydi. Onlar yaşam şekillerini olduğu kadar kendi hayatlarını ve mallarını savunmak içi bir araya gelmişlerdi. Kendi şehirlerini teslim etmeyi reddetmişlerdi. Yaklaşık bin yıl boyunca bu kararlılıklarını sürdürmüşlerdi. Tarih onlara Bizanslılar adını vermiştir.
Onlar hayatta kalma mücadelesinde yalnızdılar. Batıda MS 200 ila 450 arasında yüzyıllar boyunca Roma İmparatorluğu üzerine düşmüş olan bir alacakaranlık vardı. Bu durum onları ilk Orta Çağın karanlığına sürüklemiştir. Doğuda ise bu şehirde yaşanlar felaketin yarattığı çetin derslerini öğrenmişlerdir ve karanlık ile baş etmenin yolunu bulmuşlardır.
Onların kenti çok sayıda isme sahip olmuştur, bunlar arasında Konstantinapol ve Korunmuş Şehir, Bizanstan önce bilinir olmuştur. Hakli gibi onun da kendine özgü bazı özellikleri vardı. Gelgit yaşanmayan iç denizlerde küçük bir burun üzerine uzanıyordu. Burada Avrupa, Asya ve Afrika olmak üzere üç kıta birbirlerine çok yakındılar. Antik dönemlerde kervan yolları üzerinde bulunuyordu. Ve büyük nehirler burada bir araya geliyordu. Kıtaların iç bölgelerine geçiş sağlayan sular ayrıca Konstantinapolün üzerinde durduğu toprağı korumaya hizmet etmektedir. Muhtemelen Akdenizin antik uygarlıkları içinde başka hiçbir yer bu kadar korunaklı değildir. |