Kitap Tanıtımı |
Hele karşı kıyılara, Anadolu Yakası’na, Mudanya veya Bandırma’ya bir geçseler her şey tamamdır. Heves ve sevinçle kürek çekerlerken birden moralleri bozulur. Kayık, içeriye su almaktadır. Küçük bir sızıntıdır bu, ama gitgide çoğalmaktadır. “Ula bu kayığın altı delikmiş.” diye söylenir Nazif. “Vay kaderimize vay! Ne yapalım şimdi? Çattık valla. Yakında denizin dibini boylarız.” “Tövbe de ula Nazif!” diye atılır Mehmet Çavuş. “Arkadaşlar! Anafartalar’da ölmedik! Conkbayırı’nda ölmedik! Gelibolu’da da ölmedik de... Marmara’da mı boğulup ölelim şimdi? Karaya çıkalım da öyle ölelim.” “Benim ölmeye hiç mi hiç niyetim yok hemşehrilerim.” der Arif. “Siz de ölmeyin. İşimize bakalım den, hadin!” “Ne yapalım şimdi bu suyu?” diye sorar Nazif. “Haydi! Bir şeyler yapalım hemen!” “Mataranın ikisini keselim.” der Halil İbrahim Çavuş. “İkimiz kürek çekerken ikimiz de biriken suları boşaltalım.”Batı Toroslar’dan ilginç yaşam öykü ve mücadeleleri ile savaş zamanlarında dahi o köylerdeki kendine yetme çabaları; töre, gelenek, görenek ve ananelerin harman olduğu geçmişe dönük anlatımı Anadolu'ca ve ilginç gelecektir. “Kolak Arif” soluksuz okunacak ve Çanakkale ve Kurtuluş Savaşı’nın nasıl kazanıldığına dair bir örnek olduğu gibi savaş sonrasında kalkınma çalışmalarının köylerde başladığı anlaşılacaktır. (Tanıtım Bülteninden) ) |