Kitap Tanıtımı |
"Bütün menfi yakıştırmalara rağmen onlar Kızılbaş adıyla
anılmaktan gururlanmışlar, 'Kızılbaş' sözünü bizzat kendilerini
ifade etmek için iftiharla kullanmışlar, devletlerini (devlet-i
Kızılbaş), hükümdarlarını (padişah-ı Kızılbaş) ve ülkelerini de
(ülke-i Kızılbaş) bu tabir ile vasıfladırmıslardır. (...) Alevi
Türkmenler, Kızılbaş adını, Osmanlı devşirme idarecilerinin ahlak
dışı anlamlarla kullanıp halka da yayması sonucunda bırakmak
zorunda kalmışlar ki bazı kesimler bir süre Bektaşi adıyla anılmış,
II. Mahmut'un, 1826 tarihinde Yeniçeriliği lağvetmesi ile Bektaşi
adı da yasaklanmıştır. Bundan sonra başlayan sürecin, tespit
edebildiğimiz bir safhasından itibaren de, bunlara Alevî denilmiş,
kendileri de bu ismi benimsemiş ve kullanmaya başlamışlardır.
Halbuki Alevî adı, tarihte Hz. Ali soyundan gelenleri yani yalnızca
Seyyidleri tanımlamak için kullanılmıştır. İran Şiî literatüründe de
Alevî denilince Hz. Ali'nin soyundan gelenler anlaşılır. "Kızılbaş
adının çıkış noktası, Türkmenlerin, çok eski bir Türk geleneğinin
devam olarak 'Kızıl Börk' giymelerine dayanıyor. Kızıl başlık
giymek, Türklerin çok eski bir geleneği idi. Yani Safevi devletinin
kuruluş sürecinde, Şeyh Haydar devrinde başlamış değildir.
Türkmenlerin milli-itikadi geleneklerince giydikleri Kızıl Börk'ten
dolayı, siyasi olarak Safevi yanlısı, iktisadî olarak da Şiî
anlamında Kızılbaş diye anılması, XVI. yüzyılın baslarından
itibaren görülmüştür."
Değerli araştırmacı Nihat Çetinkaya'nın Kızılbaş ya da Alevî
Türkler konusunu, sadece dinsel ve mezhepsel boyutlarıyla değil
de, Türk tarih ve etno-kültürel gelenekleri bağlamında da tarafsız
bir şekilde tartışmayı amaçlayan Kızılbaş Türkler (Tarihi, Oluşumu
ve Gelişimi) adlı çalışması, çalışmanın sonunda yer alan
kaynaklar listesinden de anlaşılacağı üzere, konu ile ilgili sağlam
ve orijinal kaynaklara dayanarak hazırlanmıştır. Son derece zor ve
riskli bir konunun böyle kapsamlı ve başarılı bir şekilde ele
alınması, değerlendirmelerde objektif bir tutum sergilenmesi,
özellikle de konunun bir Türk bakış açısıyla ele alıp
değerlendirilmesi, sayın Çetinkaya'nın çalışmasının önem ve
değerini daha bir arttırmaktadır. Alevî Türklere, Avrupa Birliği
tarafından "Müslüman Azınlık" sıfatının kazandırılmaya çalışıldığı
günümüzde, böylesi bir çalışmanın hazırlanması, çok yerinde ve
anlamlı olmuştur. Böylesine zor ve hacimli bir konuyu bu
derecede başarılı bir şekilde ele alan değerli araştırmacı Nihat
Çetinkaya'dan Kızılbaş Türkler'in inanış ve düşünüş dünyasını
yansıtan başka bir çalışmayı hazırlamasını, çalışmalarını bu
doğrultuda devam ettirmesini beklemek bizlerin hakkı olsa
gerektir.
Prof. Dr. Mehmet AÇA |