Kitap Tanıtımı |
Havada toprak kokusu vardı. Yağmur yağdıktan sonra oluşan o bilindik eşsiz koku... Bütün
ciğerlerime dolmuştu sanki; ama çok da şikayetçi değildim bu durumdan. Sadece biraz korkutuyordu
beni. Çocukluğumun yağmurlu günleri geliyordu aklıma. Kaçtığım, korktuğum yağmurlar... Neden
kaçıyordum ki, bu kokuyu duymak varken... İşte şimdi çok yakınımdaydı o toprak. Göremiyordum,
sadece duyumsadığım bir toprak kokusu vardı o kadar. Elimde sadece o vardı. Ama daha fazlasını
istedim ve başardım da. Artık birbirine karışıp duran kuş sesleri vardı. Canlılığı anlatıyorlardı bana.
Bir de yaprak sesleri... Arada şiddetlenen arada azalan sesler. Rüzgar ne derse onu yapıyorlardı.
Evet, hissediyordum artık. Islak toprakta boylu boyunca yatıyordum. Hafif bir rüzgar üzerimden
geçiyordu. Vücuduma değdiğinde fazlaca ürperiyordum. Üstüm başım sırılsıklamdı, bunu da
hissediyordum bir yandan. Esen rüzgar bu yüzden beni bu kadar ürpertiyordu belli ki.
Bu kadarı da yeterli değildi. Görmem lazımdı. O yaprakları görmeliydim. Şansım varsa o şakıyan
kuşları... Gözlerimi biraz da olsa açabilmiştim. Belli belirsiz tepemde olan ağaca baktım. Hava
nerdeyse kararacak gibiydi. Buraya nasıl geldiğimi düşünmeye çalıştım. Ağaç sayesinde yavaş
yavaş hatırlamaya başladım. Evet, Kesal'a gidiyordum. |