Kitap Tanıtımı |
Mekân, sadece bir geometri, fiziksel bir madde, bir sınır olarak değil, zihinsel ve deneyimsel pratikleri de içine alacak şekilde var olduğu için toplumsal olarak üretilmektedir. İnsanlar mekânlara anlam yükledikleri ve bir biçimde onunla ilişki kurdukları anda, mekân bir "yer" haline gelmektedir.
Kentler de, sosyal, ekonomik, siyasi ve idari olarak üretilmiş mekânların yapılandırılmış bir bileşkesidir. Bu bağlamda, kentsel mekânın analiz edilmesi bir yerde, ekonomik, siyasal ve ideolojik sistemler ile onların toplumsal pratikteki yansımalarının birlikte ele alınmasını gerektirmektedir. Çünkü kentsel alanlarda inşa edilen şeyler, zamansal ve mekânsal anlamda yeri geldiğinde tarihsel bir kaydı, yerine göre de tarihsel ara durakları nitelemektedir.
Kültür kavramı, bir birey, grup ya da toplumun entelektüel, ruhsal ve estetik gelişimini ifade ettiği gibi; bir dizi sanatsal faaliyetin ve bunların ürünlerinin saptanmasını, ilave olarak da bir insanın, grubun ya da toplumun yaşam biçimini, faaliyetlerini, inançlarını ve göreneklerini belirtmektedir. Kent ve kentsel mekânların, kültürel bir çerçeve içerisinde, kendilerine verilen anlama bağlı olarak farklı şekillerde yorumlanabilirliği söz konusudur. Bu çalışmada da, kentlerin oluşumu ve gelişimi, toplum - kültür etkileşiminden hareketle, farklı tarihsel bağlamlarda analiz edilmeye çalışılmaktadır. |