Kitap Tanıtımı |
Tarih, seçilmiş gerçeklerden üretilmiş bir efsanedir. Milli tarih ise seçilmiş efsanelerden oluşturulmuş bir gerçeklik... Her efsanede olduğu gibi toplumlar tarihlerine, olanlar açısından değil, olmasını istedikleri üzerinden bakarlar. Buna ihtiyaçları vardır; hele içinde bulunduğu koşullar yeterince tatminkâr değilse...Tarih günün gerçeklerinden kaçıp sığınacak bir alternatif gerçeklik olarak kurgulanınca idealize edilir. Bu yargı Osmanlı tarihi için de geçerlidir.
İmparatorluk, 1. Dünya Savaşı'nda 2,5 milyonluk bir silahlı güçle 9 cephede savaşmış (Kafkaslar, Süveyş Kanalı, Irak, Hicaz ve Yemen, Suriye ve Filistin, Çanakkale yanında müttefiklerine destek için Makedonya, Galiçya, Romanya) ve ömrünü tamamlamıştır. Bu büyük kaybın yarattığı derin travma iki cephede kazanılan zaferle telafi edilmeye çalışılmaktadır (Çanakkale ve Kut'ül Amare). Cephe zaferlerine odaklanmak 1. Dünya Savaşı'nın şartları, orduların nasıl donatıldığı, komuta kademesindeki yabancılar gerçeklerini hep bulanık bırakmıştır.
Gerçeklerin 'dayanılmaz ağırlığı', ülke sosyolojinin sağlıklı değerlendirilmesini de etkilemiştir. Çeşitlilik ve çoğulluk iktidarları hep ürkütmüştür, çünkü farklılıkları yönetmek zordur. Sonradan |