Kitap Tanıtımı |
Mezarın başında, anne dediğim mezar taşıyla dertleşiyordum.
Tuhaf bir hafta geçirdim. İnan ömrüm boyunca karşılaşmadığım bir sürü acayip hadise, birbiri ardına geldi. Aslında buraya birkaç gün sonra gelecektim, ama planlarda umulmadık bir değişiklik oldu. Bizim projede çalışan birisi vardı, adı Tayfun. İntihar etmiş. Neden böyle bir şey yaptığını bilmiyorum. İşte tuhaflık da bunun yüzünden oldu. Bana gelip abuk sabuk bir şeylerden bahsetti. Pek kafama takmadım. Müfit Hoca ile ilgili delice düşünceleri vardı sanıyorum. Kendisini öldürmek isteyenlerin olduğunu düşünüyormuş. Aslına bakarsan anne, ben de pirelenmiyorum değil hani.
Korkuyordum
Dünya ülkelerinin silahlanmaya ayırdığı bütçelerin büyüklüğü hakkında bir fikriniz var mı?
Siz bu satırları okurken bile, silah üreticileri hızla depolarını doldurmakla kalmıyor, silah baronları mevduat hesaplarına her saniye milyonlarca dolar ekliyor!
Üretilen bunca yüksek teknolojili savaş aletlerine ne oluyor?
Bir müzede sergilenmediği çok açık Sonuçta üretilen her şey, satılması muhtemel ticari bir malzemedir! Ve ülkeler, bu ölüm oyuncaklarına çılgınlar gibi para harcıyorlar. Yoksulluk çeken halklarına, ölümcül bir özgürlük vaat ediyorlar
Herkes sinsi bir paranoyanın pençesinde!
Ve terapistleri: Silah Üreticileri!
Elimde kanıt yok ama Oğuzun intihar etmiş olabileceğine ihtimal vermiyorum Yükseklik korkusu yüzünden uçağa bile binemeyen birisi, bir otelin on beşinci katına çıkıp, kendini balkondan aşağıya bırakmaz!
Korkuyordum |