Kitap Tanıtımı |
Kur ân ın pratiği demek olan sünnet, gücünü, Nübüvvet in niteliğinden ve Kitab ın Nebi ye yüklediği sorumluluk ve verdiği yetkiden almaktadır. Bir başka deyişle sünnet, -zorlamak suretiyle Kur ân karşısına çıkarılan alternatif naslar manzumesi değil- Kitab la başbaşa kalındığında daha kolay ve doğru anlaşılması için müracaat edilen zarurî bir merci durumundadır.
Sünnet, Nübüvvet e olan ihtiyacın pratik hayata yansıyan numuneler toplamıdır. Bir örnekle ifade edilmesi gerekirse; Hz. Ömer ve Muâz b. Cebel su olmadığı bir anda gusletmeleri gerektiğinde Kur an ın ilgili ayetlerini yorumlayarak her ikisinin de farklı ve yanlış yorumları onları Hz. Peygambere müracaata mecbur bırakmış ve bunun neticesinde de doğruyu tesbit etmiş olarak dönmüşlerdir1. Çok sayıda benzerini zikretmek mümkün olan bu hâdise, Kitab ın anlaşılması için nübüvvete duyulan ihtiyacı açıkça ortaya koyduğu gibi, sünnetin ihtilafların gerekçesi değil, aksine vahdetin kendisi olduğu gerçeğini de tescil etmektedir. Bununla sünnetin hiç bir zaman ihtilafa sebep olmadığını söylemek istemiyoruz. Zira meseleyi Kitab ya da sünnet veya bir başka deyişle "sübût esas"lı almak yerine tamamen içtihat ve bunun temelinde yatan delâlet meselesi olarak vazetmek daha doğru bir yaklaşımdır. Yani delâlet zannî olduğu sürece farklılık ve ihtilaf, zanna esas teşkil eden nas, ister kitab isterse sünnet olsun, bir başka deyişle sübût ister katî ister zannî olsun devam edecektir. Ancak herhangi bir gerekçe ile sünnetin dışlanması halinde bu ihtilafların artacağı gerçeği de gözardı edilemez.
Elimizdeki kültür mirasının gücünü ve değerini bilmemek ya da bilmezden gelmek hem akademik açıdan hem de ahlakî açıdan bir zaaf teşkil etmektedir. Değişik kültür akımlarının etkisiyle Kitap ve Sünnet bütünlüğünden kopuk, ufku dar yaklaşımlar, ifade edilen zaafın bir ürünüdür.
Sünnetin önyargılı önyargısız, ilkeli ya da ilkesiz tartışılması yerine samimi ve içten bir yaklaşımla rivayet - dirayet bütünlüğü içinde değerlendirilmesi sağlıklı ve doğru neticeye ulaşmak için en emin yoldur.
Dirayet ilmi denilen hadis usûlünün, özetle söylemek gerekirse; kimden, neyi, nasıl öğrendin, sorularıyla hadislerin rivayet edilmesinin ilke ve prensiplerini tesbit ettiği, bu ilke ve prensipler çerçevesinde mevcut rivayetlerin kıymetini ortaya koyduğu bilinen bir gerçektir. Daha açık bir ifadeyle "kimden" sorusuyla, ravilerin bütün ahvalini, "neyi" sorusuyla, rivayetlerin mahiyetini, "nasıl" sorusuyla da, tahammül ve edâ usûllerinden hangisiyle öğrenildiğini belirlemek suretiyle güvenli ve sağlam bilgiye ulaşma imkanı getirilmiştir. Bu prensiplerin bilinmesi, hem rivayet kitaplarının oluşumundaki tarihî serüveni, ilmî birikimi, titizliği hem de bu rivayetlerden doğru biçimde nasıl istifade edilebileceği hususuna ışık tutması bakımından ihmal edilemez niteliktedir.
Dirayetten bağımsız rivayetin, doğru ve sağlıklı anlaşılabilmesi söz konusu olamayacağı gibi rivayetin altında yatan ilmi mesai ve gayreti de inkar anlamına gelir ki, bu yaklaşım rivayetlerin ilmi kıymet ve hükmünü belirlemeye de manidir. İlmî kıymet ve hükmü bilinmeyen veya belirlenemeyen bir delile istinaden yapılan çalışmanın sonucu ilkesizlik gerekçesiyle daima tartışılacak, hatta reddedilecektir.
Rivayet kitaplarının kaynakları itibariyle, mukayese ve test edilmek suretiyle tahkik edilmesi, sağlıklı bir yaklaşımın zeminini teşkil etmesi ve kaynaklara güven tazeleme bakımından oldukça önemli, ilmî mesaîlere nitelik kazandırıcı bir araştırma alanıdır.
Hadis literatürünün iç bütünlüğünü ve uyumunu ya da bir başka ifâde ile muhteva bakımından aslî değerini tesbite yardımcı olabilecek yeni bir saha olduğunu düşündüğümüz mukayeseli çalışmalara bu araştırmamızla katkıda bulunmak istedik ve bir örnek teşkil etmesi bakımından Buhârî ye kaynaklık etmiş olan Abdürrezzak ile Buhârî nin rivayetlerini karşılaştırmayı tercih ettik.
Giriş ve iki bölümden oluşan araştırmanın giriş kısmında çalışmamızın amacı ve metodu ve hadis edebiyatının iç dokusundaki uyum ve bunu mukayeseli biçimde ortaya koymanın önemi anlatılmıştır.
Birinci bölümde; çalışmaya esas teşkil eden Abdürrezzak ın hayatı, ilmi şahsiyeti, eserleri özellikle Musannef i geniş biçimde ele alınıp hadis edebiyatı ve İslâm hukuku açısından önemi ifade edilmiş, daha sonra Buhârî ye kaynaklık etmiş olması itibariyle değerlendirmeye tabi tutulmuş ve Buhârî nin ondan tahric ettiği rivayetler, hadis tahric metodu, hadis tahricinde tercih ettiği hocaları, rivayetlerin kaynağı ile uyumu, başka kaynaklara intikali, kaynaklar arası uyumun anlamı, önemi ve rivayetlerdeki metin farklarının gerekçeleri izah edilmiştir.
İkinci bölümde ise, Buhârî nin Sahîh inde Abdürrezzak tan tahric ettiği rivayetlerin tamamı ele alınarak, Musannefi, Tefsir i ve hem Musannef inde hem de müstekillen rivayette bulunduğu Hemmâm sahifesiyle mukayese edilmek suretiyle metin farkları en ince ayrıntısına kadar gösterilmeye gayret edilmiştir.
Eserin, kısmen de olsa, amacına ulaştığını görebilmek bizim için büyük bir mutluluk olacaktır. |