Kitap Tanıtımı |
Gün kavuşmaya yüz tutunca hareketlilik başladı. Çantalar ve silahlar çoktan sırtlanmıştı. Sırt çantalarına gömülmüş yüzlerce roket mermisinin sapı alacalanmış akşamda iyi seçilebiliyordu.
Güney tarafına geçecek olan birlikler sıraya dizilerek kuzeye ve orta tepeye gitmekte olan arkadaşlarını uğurlamaya başladı. Herkes bir diğeriyle sertçe tokalaşıyor, 'Serkeftin'! diyordu. Vedalaşma bitince ilk gruplar erken yola çıkmak üzere ayrıldı. Baran bu grupların içindeydi.
Gerdiyan, Bircella ve Zap'tan gelen birlikler güneyden saldırmak üzere yerlerinde kaldı. Bunların arasında Biksici Eylem de vardı. Çekiç Güç grubunda yer almakla gururlanmıştı. Bir saat sonra hareket edecekleri tepelere doğru bakmaktaydı.
Bakmakta olan gün sararmıştı. Koyu gölgeler koyakları doldurmuştu. Hiç yerinde durmasını bilmeyen Çekdar Özellokma ortalıkta dört dönüyor, saatine geçirdiği deri kılıfı ikide bir açıp saatine bakarken ofluyordu, "Mirate! Vakit geçmiyor ki!.." diye mırıldanıyordu. BKC'yi kalabalığın tam orta yerine bırakmıştı. Öyle titizlikle temizleyip yağlamıştı ki, hala parlıyordu.
Komutanlarsa ayaktaydı. Eyalet komutanı Aras, hareket halindeki birliklerden düzenli tekmil almaya başlamıştı. Hozan ile öteki komutanlar da ayakta koordine telsizini dinliyorlardı. Tam o sırada tepe nöbetçilerinden biri çağrı yaptı:
"Düşman bir şey sezmiş olacak ki, hareketlendi. İki helikopter gelip gitti." |