Kitap Tanıtımı |
15. yüzyıldan itibaren Avrupa’da yaşanan bilimsel ve teknolojik alandaki gelişmeler, doğu ülkeleri kadar zengin olma arzusu, dünyayı tanıma merakı ve cesur kâşiflerin yetişmesiyle birlikte yeni kıtalar, okyanuslar ve denizaşırı toprakların keşfi birbiri ardına gerçekleşti. Binlerce yıllık medeniyetler, birbirlerinden habersiz geçen yüzyıllardan sonra kaçınılmaz olarak karşılaştılar. Eski Dünyanın insanlarıyla antik uygarlıklar arasındaki dini, teknolojik, sosyal ve kültürel farklılıklar, elde edilen sayısız zenginliklerin yanı sıra savaş, yıkım ve kaosu da beraberinde getirdi. Öyle ki, antik imparatorlukların sonu gelirken modern dünyanın temelleri atıldı. Kâşifler, dünya çapındaki bu dönüşümün başlıca neferleriydi. Kimi kralına ve ülkesine hizmet edip altın ve şöhret kazanmak için, kimi insanlığa faydalı olabilmek umuduyla bilimsel araştırmalar yapmak için, kimi dizginlenemez merakıyla hayallerinin peşine düşüp yeni maceralara koşmak için dünyanın dört bir yanını keşfetti. Her birinin hayatı türlü tehlikelerle, doğanın şaşkınlık verici harikalarıyla ve tabiatın öfkesine karşı gösterdikleri çabayla doluydu: Açgözlülüğünün ve hırsının kurbanı olup acı içinde hayatını kaybedenler, ülkesinden meteliksiz ayrılıp zenginlik, şan ve şöhret içinde geri dönenler, tabiatın ve ilkel medeniyetlerin bilinmezliklerinde kaybolup kendisinden bir daha haber alınamayanlar, keşfettikleri topraklara hayatını adayıp oraları yurt edinenler, bilimsel araştırmalarıyla insanlığın gelişimine katkıda bulunanlar. Amaçları, hayalleri ve elde ettikleri ne olursa olsun, hepsinin ortak bir yanı vardı. Onlar cesaretleriyle, dünyanın bilinmeyen topraklarına korkusuzca adım atarak insanlık tarihine yön verdiler. (Tanıtım Bülteninden) ) |