Kitap Tanıtımı |
Kasaba ne kadar kendi yalnızlığına gömülmüş olsa da hayat bir kırkayak gibi ilerliyor, sabah güneşinin yakıcı ışınları dürtüklüyordu onları. Haz, arzu ve tutkular kıvıl kıvıl ilerliyordu damarlarda.
Şehvet, kin ve intikam bir örümcek gibi özenle ve sinsice geriyordu her gün ağını...
Hayatın yaşamak istemediği bir hayat olduğunun farkına varan
bir roman kahramanın trajedesi bu. Tüm ara renkler kaybolmuş,
geriye sadece siyah ve beyaz kalmıştır onun için. Gece ile gündüz gibi.
Pişmanlıklar büyüdükçe öfke alevlenmiş, bütün bunlara kasabanın bunaltıcı atmosferi de eklenince Kamil Bey'in hayatı çekilmez bir hal almıştır.
Mustafa Şahin ilk romanı Kasabanın Lanetinde, bir kasabaya kısılıp kalmış insanların karmaşık ilişkilerini anlatıyor.
Taşrada birey ile toplum arasında yaşanan çatışmayı çarpıcı bir hikâyeyle işliyor. En küçük bir özgürleşme girişimine bile tahammülü olmayan muhafazakârlığı, insan hayatlarına yön veren tutkuları, sessizliğin ardındaki uğultuyu,
ötekine duyulan düşmanlığı bir lanet metaforuyla ortaya koyuyor.
Bu kasabada bir uğursuzluk var. Bu kasaba lanetli...
Erkeklerin çoğu ya meyhanede ya da kahvehanede. Pek az kişi camide...
Gerçi camiye de meyhaneye de uğramayan Öğretmen Hasan gibi komünistler de var ama onun gibilerin sözü bile edilmez... Lanet büyümüş...
Günah çukuruna batmış kasaba... Bir ben görüyorum, sadece ben farkındayım... Lanetin kökü yakınımızda... Sağımızda, solumuzda, üstümüzde eliyle dükkânın tavanını işaret etti ama çok yakınımızda... Temizlemek gerek. Kasabalı temizlemeli bunu... Allahın izniyle temizleyeceğiz inşallah! Cumayı kaçırma sakın... Lanetin her bir şeyini hutbede vaaz edeceğim. Çözülmeli bu iş. |