Kitap Tanıtımı |
İnsan, kozmozun sonsuz öyküsü içinde, kendi kısa öyküsüyle var olan, anlamlanan, ancak öyküsünü yazan, anlamlandıran dünden yarına kalıcı kılandır. Şiir ise, yalnızca insana yaslanan yanıyla, yazınsal ve kalıcı olanın imgesel değeri...
Yaşar kara; aslında bir "nehir şiir" fakat üç kitap oylumu, "söz üçlemesiyle" ile akla gelenin aksine tekil değil aynı zamanda kalabalık bir varoluş hali... "bende" "sen" ve "onu" yan yana dizerek "tek başına" fakat "yalnız" yolculuğuna kendi patikasında devam ediyor. Eder mi? Bizce ona kalmış. Yaşar Kara; bazen bir kelebek donuşu gibi usul, bazen de külçe gibi ağır kendi boşluğuna tutunarak ayağa kalkan, öfkesi ironisi ve gülümsemesiyle insanın yalnızca ötekine değil, kendine karşıda ahşap kılıcı ve eğnine giydiği gömleğiyle şuara korosuna kararlı bir solist olarak yürümekte. Yürür mü? Dilerse. Hoş gelir "söz üçlemesi" konukları; "Gökyüzü düşecek üstümüze" "Ka re ası"ve "Ay Islığı"
"Ne Yaşar? Şu masada oturan benim
Gördün mü?
Edip'in masası hiç değil
"Erbain" den kalma boş bir masa
tam karşıma oturdum
inmem gerek beynimin ortasına
bu sefer kaçırısam
çocukluğumdan kovacaklar
ne yazımdan ne gözümden sakınıyorum sözümü"
Sakın sakınma yaşar, madem...
-Mehmet Gözen- |