Kitap Tanıtımı |
Kuzeyin mavisinde en heyecan verici şeylerden birisi, buz tutmuş denizin üzerinde yürürken ayağın altında aniden duyulan "çıt" sesidir. O ses duyulduğunda geri dönüş yoktur. Kıyıya yakın yerde buz tabakası daha ince olduğundan duyulan ses farklıdır. Ahşap bir evin kapısı gibi upuzun bir gıcırtı duyulur, sonra buz boydan boya çatlar, kırılır.
Buzlar eridikçe incelir, tüm renkleri içlerine alarak kristalleşir. Eriyen buzlar küçük kristallere dönüşerek sahile vururlar. Binlerce kristal kadehi denize atılmış gibi görünür. Aynı anda, günbatımının rengi üstlerine vuran martılar kıpkırmızı olurlar.
Kristaller, dalgaların hareketiyle birbirlerine çarptıkça ince, çok hoş bir çınlama sesi verirler. Bu onların son şarkısıdır. Buz kristallerinin şarkısına ilk kez tanık olursunuz. Bu şarkıyı yeniden dinlemek için ertesi günü sahile indiğinizde büyük bir sessizlik sizi bekler.
Ortalık boş, onlar yoktur. Binlerce buz kristali şarkılarını son kez önceki gece söylemiş, sonra da sessizce eriyip gitmişlerdir. Tıpkı bu soğuk kuzey ülkesinin yalnızlaştırılmış ama yaşama sıkıca tutunmayı başarmış insanları gibi. |