Kitap Tanıtımı |
Son on yıllara oranla LGBTİ görünürlüğünün giderek arttığını ancak heteroseksist uygulamaların sistematik bir şekilde bizleri sokakta, iş yerinde, hastanede, okullarımızda ayrımcılığa maruz bırakmaya devam ettiğine kah suratımızda patlayan bir tokatla kah daha incelikli stratejilerle, hemen hemen her gün tanıklık ediyoruz. Peki ama bundan 40-50 yıl öncesinde bu coğrafyada yaşayan LGBTİ'ler, LGBTİ örgütlülüğünün, homofobik-transfobik olmayan meslek çalışanlarının neredeyse hiç olmadığı bir dönemde bu ayrımcılığı nasıl yaşıyordu?
Hayatları boyunca izole bir yaşam sürdürmek zorunda bırakılan, çevrelerindeki insanların önyargılarından korkulduğu için belki hayatı boyunca kimseye açılmayan -profesyonellere de- yaşlı LGBTİ'ler her türlü kamusal hizmetlere erişimde sorun yaşıyor. Bu erişim sağlandığı taktirde kalıcı hasarlara yol açılması pahasına ne önleyici desteklerden ne de yaşlı bakım hizmetlerinden yararlanabiliyor.
LGBTİ örgütlenmelerinin ve etkinliklerinin daha ziyade gençlere odaklı ve gençlerden oluşan kadrolarla örgütleniyor oluşu kimlikleri nedeniyle ortak paydada bulaşabilecekleri genç LGBTİ'lerle buluşmalarını engelleyebiliyor.
Pek çoğumuz ailelerimiz tarafından reddedildi ve geleneksel olmayan "aile" yapıları içerisinde birbirimizle dayanışıyor ve birlikte yaşıyoruz. Ancak bu ailelerimizin resmi kurumlarca tanınmıyor oluşu da birlikte yaşlanan-yaşlanacak olan bizler için sağlığa erişim konusunda önemli soru işaretleri oluşturmakta. Hekimin her hastasına eşit mesafede durma şiarı herkesin heteroseksüel ve cisgender olduğu varsayımına dayanıyor ve her hastane karşılaşmamızın bunları düzeltmeye çalışmakla geçtiğini biliyoruz. Peki ama yaşlı LGBTİ'ler yaş nedeniyle oluşabilecek daha yoğun bakım ihtiyaçlarını bu ortamda nasıl gideriyorlar? Tedavi olmanın bedeli ne oluyor? Huzurevlerinde torunlarının çocuklarının "başarı" öykülerini anlatmayan "anne-babalar" nasıl bir izolasyona maruz bırakılıyor? Başlarına gelebilecek herhangi bir tıbbi müdahalede 40 yıldır birlikte yaşadığı partneri yerine 50 yıl önce reddedildiği ailenin belki bir kez yüzünü gördüğü "kardeşine" "abisine" mi soruluyor?
Bu sayıda hem bu coğrafyanın yaşlı LGBTİ'lerinin nasıl yaşadığına odaklanacağız hem de başka ülkelerdeki yaşlı örgütlerine ve maruz bırakılan ayrımcılıkları bertaraf etmek için ne tür stratejiler geliştirdiklerine odaklanıp, oluşturdukları kooperatifleri, birlikleri araştırdık.
Sayımızın kapağında Eylül-Ekim'de çıkartacağımız Mültecilik özel sayımızı Serpil Odabaşı'nın eseriyle selamlıyoruz.
Dosyamızın giriş yazısında Seda Kocabıyık, yaşlılığın görünmeyen kesimi, LGBT'leri yazdı. Damla Umut Uzun, dünyadan yaşlılık ve LGBTİ'ler üzerine iyi örnekleri derledi. Berkant Çağlar, yaşlılığı alan mücadelesi ve kimliklerin dönüşümü ekseninde ele aldı. Aslı Aydemir, yaşçılığı; Hasan Andreas Atik ise HIV ve yaşlılığı yazdı.
Gözde Demirbilek, "Açmayın Dedeler" yazısında yaşlılık ve cinselliğe; Umut Güner ise yaşlılık hallerimize ışık tuttu.
Dosya dışı güncel sayfalarımız bu sene 13.sü düzenlenen Kadın Kadına Öykü Yarışması ile açılıyor. Yarışmanın detayları ve Çiğdem Gönen'in birinci gelen öyküsü sizleri bekliyor. Bu sayımızda Notabene Yayınları ile ortak çıkardığımız "Arzunun Şeyleşmesi Queer Marksizme Doğru" kitap tanıtımı, Ankara'da halen devam eden LGBTİ+ etkinlik yasakları ile bilgi notu ve kapasite geliştirme programımız okuyabileceğiniz başlıklardan sadece birkaçı.
Koloni sergimize Berlin'de ev sahipliği yapan Schwules Museum'dan Birgit Bosold ile röportajımız sizleri ibne müzesinin derinliklerine çağırıyor. Takip eden sayfada koloni sergisinden karelere de ulaşabilirsiniz. Bir diğer röportajımız Sherry Wolf ve Peter Drucker ile yükselen sağ popülizm üzerine.
Artık gelenekselleşen müzik sayfamızda Semih Özkarakaş "Neden pop müzik seviyoruz" sorusuna yanıt aradı. Hasan Basri Çifçi, sapma günlüğüne devam etti. Aysun Öner, trans oyunculara mikrofon uzattı.
Bu sayı sizlere ulaştığı sıralarda biz de "Cinsellik" dosya konusuyla çıkacak 161. sayımıza hazırlanıyor olacağız. Katkılarınızı 10 Haziran'a kadar [email protected] a bekliyoruz!
İyi okumalar! |