Kitap Tanıtımı |
Her çağ kendine özgü felsefi bir kaderi paylaşır. Mengüşoğlu?na göre zamanımızın problemleri artık yeniden tanımlanmalıdır. Bugünkü felsefe birbiriyle ilgisi olmayan kadim bir tin (geist) felsefesiyle yola çıkamaz. İlk bakışta, özneye hiçbir ?autonomie? (özerklik) tanımayan felsefeler sonunda insanı silikleştirmiştir. Akıl ve tabiat ikiliğinde hapsolmak yerine insan varoluşsal ve somut bir bütün olarak görülmelidir. O içinde bulunduğu ?varlık şartları? altında değerlendirilmeli ve bu sayede özgürlüğün imkânları genişletilmelidir. Ancak felsefi antropoloji bu imkânı bize bahşedebilir. Bu noktadan hareketle Mengüşoğlu, yeni-ontoloji ve fenomenolojiden hareketle Kant ve Scheler?in düşüncelerini baştan sona tahlil eder.
Felsefi antropolojinin ilk esaslarını ortaya koyan Max Scheler?dir. Scheler, insanı kosmosta bağımsız bir problem alanı olarak ele alır. Scheler özgün düşünceleriyle yüzyılımızı derinden etkilemiştir. Kant ünlü çözümlemeleriyle bu sahaya çok önceden dolaylı olarak girecektir. Mengüşoğlu?nun Türk düşüncesinde iz bırakan felsefi arayışı bize farklı bir kapı açar, Kant ve Scheler aracılığıyla insan kavramını derinleştirir.
?Özgür hareketler insanda belli bir basamaktan sonra başlar. Bu ne¬denle, her insan öz¬gür değildir. İnsan çevresinin ve çıkarının etkisi altında hareket et¬tikçe özgür olamaz. Aslında özgürlük insanda ancak çekirdek ha¬linde vardır; onun geliştirilmesi gerekir. İşte insanlarda özgür yapıp etmelerin alanının daralıp genişleyebilmesi bu geliştir¬me imkânına bağlıdır; fakat gene de özgürlük hiçbir zaman sı¬fır olamaz; çünkü özgür olmak insan olmak demektir. Fakat öz¬gürlük bir imkândır; insan da bir imkânlar alanıdır. Bu im-kân¬ların gerçekleştirilip gerçekleştirilmemesi, onun kendisine bı¬rakılmıştır. İnsanın ontik yapısı bunu başarabilecek bir durum¬dadır. Bu yapıyı tahlil etmek, onun bütünlüğünde bu yapı öge¬lerinin önemini göstermek zordur ama belli bir dereceye ka¬dar mümkündür.? |