Kitap Tanıtımı |
Alt işverenlik kurumu Türk İş Hukukunun üzerinde en çok tartışılan ve uygulamayı en çok meşgul eden konuların biridir. Alt işverenlik ilişkisindeki bu sorun ve tartışmalar yalnızca 4857 sayılı İş Kanunu anlamında bireysel iş ilişkileri boyutunda değil, toplu iş ilişkileri ve sosyal güvenlik hukuku anlamında da kendini göstermektedir. Alt işverenlik kurumu hukuka aykırı kullanıldığı takdirde, iş ve sosyal güvenlik hukuku alanını oldukça meşgul etmektedir.
Bilimsel verilere bakıldığında, alt işverenlik ilişkisi, son yıllarda artarak yaygınlık kazanmaktadır. Ancak bu uygulamaların birçoğunda işçilerin ücretlerinin düşük ödenmesi, işçilerin sosyal sigortalardan kaynaklanan haklarının kısılması ve işverenler yükümlülüklerinden kaçınılması gibi gerekçelerin bulunduğu görülmektedir.
Bütün bu olumsuzları önlemek ve muvazaalı alt işverenlik ilişkisinin önüne geçebilmek amacıyla 4857 sayılı İş Kanununun 2. ve 3. maddelerinde önceki iş kanunlarına nazaran daha ayrıntılı düzenlemeler getirilmiş, muvazaalı alt işverenlik ilişkisini önleyici birtakım hükümlere yer verilmiştir. Muvazaalı alt işverenlik ilişkisinin önüne geçebilmek amacıyla sorunun çözümünün genel hükümlere bırakılmayıp İş Kanununda ayrıntılı bir şekilde düzenlenmiş olması yerinde olmasına rağmen bu düzenlemeler de sorunun çözümü bakımından yeterli olmamıştır.
Bilindiği üzere işçi - işveren ilişkileri yalnızca özel kesime has bir istihdam ilişkisi değildir. Özel kesimde istihdam edilen işçiler olduğu gibi kamu kesiminde de istihdam edilen işçiler bulunmaktadır. Bunun yanında başta devlet kamu tüzel kişiliği olmak üzere diğer kamu tüzel kişileri de çeşitli saiklerle alt işverenlik kurumuna başvurabilmektedirler. Özel kesimde, işverenler ister teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren asıl iş olsun isterse mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı iş için olsun isterse de maliyet hesapları açısından olsun alt işverenlik kurumuna başvurabilmektedirler. Kamu kesiminde ise kamu kurum ve devlet tüzel kişiliği ve diğer kamu tüzel kişileri, sosyal devlet ilkesi gereği mal ve hizmet üretiminde öncelikle kamu hizmeti ve kamu menfaatlerini gözetmek zorundadır. Ayrıca kamu kesimi için özel sektörden farklı olarak temel amaç kamusal ihtiyaçların giderilmesi olduğu için öncelikli olarak maliyet hesapları değil, kamu yararının göz önünde bulundurulması gerekir. Ancak kamu tüzel kişilerinin bu görevlerini yerine getirirken mali kaynaklarının yeterliliği ile sınırlı olduğunu öngörmek gerekmektedir. Bu sebeple kamu tüzel kişileri her ne kadar yerine getirdiği hizmetlerde kâr amacı gütmese de verilen hizmetlerde, yapılan üretimlerde piyasa şartlarını da göz önüne almak durumundadır. Bu esaslar çerçevesinde kamu kesiminde de alt işverenlik ilişkisine yaygın olarak başvurulmaktadır. Öyle ki 2012 verilerine göre kamu kesiminde alt işverenlik ilişkileri özel kesimden daha fazla olmuştur.
Bütün bunların yanında 12 Temmuz 2006 tarihinde 5538 sayılı Kanunun 18. maddesi ile alt işverenlik ilişkilerinde kamu kesimindeki alt işverenlik ilişkilerine ilişkin iki fıkra hükmü 4857 sayılı İş Kanununun 2. maddesine eklenmiştir. Zaten sorunlu olan alt işverenlik kurumu bu düzenlemeyle beraber başka sorun ve tartışmaları da getirmiştir.
Bu düzenlemeden hareketle Türk İş Hukuku bakımından alt işverenlik ilişkisi ve bu ilişkinin kamu işyerlerindeki yansımalarının bilimsel bir eserde ele alınması gerekliliği doğmuştur. Bu çalışmada hem Türk hukukunda alt işverenlik ilişkisi hem de alt işverenlik ilişkisinin kamu işyerleri bakımından uygulaması ve sonuçları yasal düzenlemeler ve öğreti görüşleri bağlamında ele alınmış ve sistematik bir şekilde ortaya konulmuştur. Ayrıca her konu bakımından Yargıtay kararlarına yer verilmiş olması çalışmanın uygulamayı yansıtan boyutuyla önemini göstermektedir. |