Kitap Tanıtımı |
Lise mektebinin 11. Sınıf öğrencisiydim. Gönlüme yara olan birtakım olaylar gerçekleşmişti. Gönlüme merhem olan o yaradan ırak kalmıştım. Aylar boyunca dayanmıştım yaranın kanamasına, lakin düşüverdi bedenim. Olay okul çevresinde ve aileler arasında ciddiye binince yara olan merhemin ailesi aramıştı. Bu durum karşısında olanlardan dolayı onlar da halime üzülmüştü. Annemi ve beni çağırmışlardı. Oraya gittiydik. Teselli vermeye çalışıyorlardı. Ardından yaram olan merhemin kahvesini getirdiler.
Heyecandan titreyen ellerim, kahvenin dökülmesine sebep olmuştu. Ailesi tatlı bir kızgınlık ile peçete getirmişti. O peçete ile kahveyi sildim. Utancımdan kalkıp atmak yerine, onu cebime koymuştum. İnsanlık hali işte... O unuttuğum peçeteyi birkaç gün sonra elimi cebime koyduktan sonra hatırlamıştım. Yüzümde oluşan tebessüm ve gözümde dolan yaşlar ile bakıp kalmıştım. O olaylardan sonra gitgide daha da kötü olmaya ve acı çekmeye mahkum kalmıştım. Bu olaylar karşısında "Kahve Lekeli Peçete" adında acı çeken bir çocuğun öyküsünü yazmaya karar vermiştim. Bu kitapta yer alan "Ömer" bir nevi beni canlandıran bir şahıstır. Ömer, sevdalandığı ve kendisine hem yara hem de merhem olduğu Kudüs'e çektiği çilelerin ardından kavuşmuştur. |