Kitap Tanıtımı |
Şiirleri ve acımasız yergileri ile tanıdığımız Cihat Duman bu kez psikoloji ilminden emanet aldığı übertragung tekniği ile “aktarım roman” diyebileceğimiz türün ilk örneğini sunuyor okura. Başından itibaren, roman türünde sırıttığını düşündüğü ve aşağıladığı teknikleri, yazdığı şeyin anı olduğu kandırmacasına dayanıp yüzsüzce kullanarak sahiciliği yakalamış anlatıcı ses. Kitapta iki yıl öncesi, son dört ay ve kitabın karantina sürecinde yazma anı birlikte bulunduğu için zaman bir gerçeklik imkânı olarak değerlendirilmiş. Kitabın bir haftada yazıldığı da sık sık belirtilerek aynı zamanda bazı kısımların günlük gibi okunabilmesi sağlanmış. Kitabın kendisinin de bir roman meselesi yapılması romanı diğer üst kurmacalardan ayıran bir özellik. Nihayetinde kitap yazmakla, mesleğiyle, aşkıyla, bedeniyle, geçmişiyle, takıntılarıyla meselesi olan karakterin çözümsüz bir haftası okura verilerek okurun katharsis yaşamayıp bilakis kirlenmesi ve huzurunu yitirmesi murat ediliyor. Cihat Duman bu kitapta çağın hasta insanı ile yüzleşmiş. Bu anlamda gerçek bir karantina romanı ortaya çıkıyor. 'Bizim münasebetimizin niteliği tam olarak neydi? Başrolde Beyoğlu’nun olduğu bir filmde, biz sadece figüran mıydık yoksa? Serseriliğimiz bizi birbirimize meze mi yapmıştı? Ne olursak olalım, bana haksızlık ediliyordu. Ne olursa olsun, bu zamana dek haftada bir türlü amaçlarla gittiğim semte, artık her gün, sadece bir kadını görmek için gitmek kendime duyduğum saygıyı zedeliyordu.' (Tanıtım Bülteninden) ) |