Kitap Tanıtımı |
Bir isim kullanmak, bir topluma ait olmak, bir soy isme ait olmak, bir dine bağlı olmak seni beni yani insanı kısıtlar. Hep sana biçilmiş olan bu rollere uygun davranma durumunda kalırsın. Bir oyuncu gibi senden önce yazılmış olan belki bundan binlerce yıl önceki kuralları düzenleri yaşamak zorunda kalırsın. Sonra ömrünün sonuna geldiğinde bir bakarsın ki benim dediğin hayatında seni içinde taşıyan hiçbir şey kalmamış. İnanışın aileden, ismin aileden, eşin aileden, yaşayış tarzın toplumdan... İnsan bu kalıpları kırıp kendi oldukça insandır. Bir kelebeği düşün. Eğer kozayı yırtıp dışarı çıkamazsa tırtıl olarak ölecek ama bir yırtarsa olmak istediği, olduğu şey gibi; kelebek gibi ölecek. Her insan üzgünüm ki bu kelebek gibi toplumun ona biçtiği kozada dünyaya gelir. Bu koza o kadar sağlamdır ki kalıp yargı, din ve gelenek göreneklerle örülüdür. Hatta bunu normalleştirmek için bu kozayı hazırlayanlar kendileri buradan çıkma ihtimalleri daha kolay olsa da çıkmazlar. Çünkü biliyorlar ki bir kozanın bozulduğunu gören herkes kozasından çıkmak isteyecek. Düzen dedikleri şey tam da böyle sağlanır işte. Seni toplumda tutup istedikleri kişi yapmaya sen daha doğmadan önce başlarlar. En güzel ve ahlaksız yol da budur. Büyüdükçe akıllanıp kozayı yırtma ihtimalin artacak. En iyisi seni daha sen olmadan, o kozada toplumun bir parçası yapıp kozada kalmanı sana doğru bir şeymiş gibi öğretmektir. |