Kitap Tanıtımı |
Kordonboyu'nda atlı tramvaya binişimiz, kıyıdaki bir restoranda yediğimiz öğle yemeği, sonra çok süslü ve çın çın öten faytonla İzmir sefası!
'İzmir çok güzel!' diye bağırıyor, oturduğum yerde duramıyordum. 'Hep burada yaşamak isterdim!'
'Bağırma!' diyor Aleksi, 'seni duyabiliyorum!'
Bu sefer kulağına ağzımı dayıyor ve sessizce mırıldanıyorum:
'Seni çok seviyorum!'
Tam duyamıyor, tekrarlamamı istiyordu. Ben de olanca sesimle haykırıyordum:
'Seni seviyorum!'
İzmir!
Mavi Ayaklı Güvercin!
Ne zaman İzmir'i betimlemeye kalksam, hep kuşa benzetirim! Rengi hep beyazdır ve bir damla yaş gizlenir gözünde!
İzmir'e aşık mıyım? İnsan bir kente aşık olabilir mi? Yani taşa toprağa ağaca, caddelere evlere, sarı otobüslere faytonlara, eskilerde de kalsa çın çın ve şiirsel sesli tramvaylara?
Yine de bir şehre tutulmanın ağaçla, denizle ve mavi bir gölgeyle olacağını sanmıyorum! Beni İzmir'e sırılsıklam tutkun edenin mahallemizde açan ve kokusuyla burun direğimi kıran bir yasemin olduğunu neden yadsıyayım? Gözleri bol kirpikliydi ve gövdesi sedef kakmalı bir udu andırıyordu. |