Kitap Tanıtımı |
İçler acısı bir yaşam ve onun gülünç boşluğu... Kaba hırslarıyla, pek öyle zevk vermeyen, "Geceyi karısıyla baş başa geçirmekten her zaman daha iyi olan", zavallı benlik sevinçleriyle, meslek yolunun düş kırıklıklarıyla, hırçınlık veren kayırmalarıyla, gerçek mutluluğuyla, yani kâğıt oyunuyla. Ve bu gülünç yaşam daha da gülünç bir hedef için yitirilir: Salon penceresine perde takmak uğruna... Yaşamın yalanı. Hastalığın yalanı. Kendisinden başka bir şey düşünmeyen, sağlığı yerinde doktorun yalanı. Bir yandan yalandan bir bağlılık gösterirken, bir yandan da kocası ölünce nasıl yaşayacağını hesaplayan kadının yalanı. Evrensel yalan, ölen adamdan durumunu gizlemeye çalışmayan, ona kardeşçe yardım eden iyi yürekli bir uşağın gerçeğinin tek başına karşı koyduğu evrensel yalan. Her şey aydınlanıverir; kendine karşı sonsuz bir acıma duygusu içinde, yalnızlığına, insanların bencilliğine ağlar. Korkunç acı çeker, geçmiş yaşamın bir yalan olduğunu, bu yalanı düzeltebileceğini fark eder ölümüne bir saat kala. Kendini düşünmez artık, yakınlarını düşünür, onlara acır; ölmeli, onları kendisinden kurtarmalıdır.
(Arka Kapak) |