Kitap Tanıtımı |
Bomonti, bana hazla karışık bir heyecan veren korku duygusunu her daim diri tutan bir semt oldu. Fabrikaları, atölyeleri, kiliseleri, manastırları, geceleri ıssız ara sokaklarıyla
On sekiz yılın ardından bir on yıl da Harbiyede oturmam bu yüzdendi belki. Bu semtlerin simyasına bir tedirginlik yükü, ürkütücü tozlar, titreten eriyikler karışmıştı sanki. Ürpertiyle beslenen tedirginlik, zihnimi kimi durumlara ve konum alışlara karşı tetikte tutuyor, buna karşılık ruhumun açmazlarına bir bir değiyor, en karanlık kuyuya usulca dokunup orayı ferahlatıyordu. Evimizin penceresinden görülen Fransız Fakirhanesinin çanı her saat başı vurduğunda, kendimi bir ortaçağ kasabasında, fantastik bir masalın ortasında hissederdim.
Ürküten, içine çeken ve kışkırtan mekânlarıyla Bomontiye dair kurguladığım fantazyanın derinliklerindeki gizem ve karabasanlar, romantik bir başkaldırıyı da temsil ederdi aynı zamanda. |