Kitap Tanıtımı |
İslâm hukuku ilk dönemlerden itibaren günümüze gelinceye kadar gerek zaman ve
mekân gerekse çevre faktörüne bağlı olarak hükümlerin değişebileceği ilkesi
etrafından bir takım tartışmalar ortaya çıkmıştır. Hiç kuşkusuz bu tartışmalar nasların
içtihat alanına yöneliktir. Bilindiği gibi İslâm dininin hükümlerinin bir kısmı dinin özünü,
değişmez sabitelerini, genel geçerlerini oluştururlar. Bunlar insanlığın temel ilkeleridir.
Bu ilkeler, insanlığın özünü, çekirdeğini ve aslını oluştururlar. Çekirdek üzerinde bir
tahribat düşünülemeyeceği gibi bu ilkeler üzerinde de bir tahribat düşünülemez.
Şartlar, zamanlar ve çağlar, bu fıtri ilkelere zarar veremez. Öte yandan bir kısım
naslar vardır ki dinin içtihat alanına yöneliktir. Bugün tarihteki içtihatların mutlak doğru
kabul edilmesi, sosyal barışın sağlanmasında en önemli problem haline gelmiştir.
Bilindiği gibi içtihadî değerler, birey ve toplumların ihtiyaçlarını karşıladığı ölçüde
değer yargısı olma özelliğini korurlar. Keza bu özel düzenlemeler, toplum ve çağların
konumlarına göre içtihada açık alan olup İslâm hukukuna yürürlük ve hayatiyet
sağlarlar. Sosyal hukuk alanındaki değişebilen bir değer yargısı, toplumun problemini
çözdüğü ölçüde değer yargısı olma özelliğini korurlar. İslâm'ın bu içtihadi değer
yargıları, birey ve toplumların ihtiyaçlarını karşıladıkları ölçüde korunurlar. Yoksa bu
değer yargıları şekilsel olarak kalsalar da birey ve toplumların ihtiyaçlarını
karşılayamadıkları için aramızdan çekilip giderler. Sonuçta mazideki olayların
oluşumu ve yapıları, günümüzdeki olaylarla benzerlik gösterseler de aynısı değildir.
Bunun için maziden ders alınmalıdır, fakat mazide kalınmamalıdır. |