Kitap Tanıtımı |
Modernizmin yaşadığı değer ve anlam krizini çözme çabası içinde, 20. yüzyılın son yarısı, postmodern düşüncenin de ``teşvikiyle`` dini kaynaklı siyasal kavrayışıyla zemin hazırladı. Siyasal İslamcı düşünürler, İslam`ın tabiatı icabı siyasal bir karaktere sahip olduğunu ve din ile devlet arasında zorunlu bir ilişkiyi talep ettiğini ileri sürdüler. Siyasal İslamcılık ve çağdaş İslam teolojileri, esasen Ortaçağ İslam dünyasının fikri hayatına referans veriyorlar. Gerçekten de, sözkonusu düşünce ve tezlerin derinlikli bir değerlendirmesi, Ortaçağ İslam düşüncesinin analizini gerektiriyor. Zerrin Kurtoğlu`nun berrak bir dille yazılmış eseri, Ortaçağ İslam dünyasındaki din - felsfe ilişkilerini siyaset sorunu açısından ele alarak bu ihtiyaca cevap veriyor. İslam düşüncesinin bu parlak döneminde (Farabi, Gazali ve İbn-Rüşd` de) din ile felsefe arasındaki ``kronik`` gerilimi ve bu gerilimin siyasal alandaki tezahürünü inceleyen Kurtoğlu, siyaseti yönetimine (yönetim oyununa) indirgeyen bir geleneğe dikkat çekiyor. Siyasetin özerk alanının iptali pahasına, ahlak ile siyasalın özdeşleştirilmesi pahasına yürüyen bir gelenek... İslam felsefesinin bu geleneği, siyaseti tamamen boğar, imkansızlaştırır mı? Yoksa bu felsefenin siyasete -belki tabiyet derecesinde- bağlılığı, -akla değil ama!- kanılara, retoriğe verdiği önem, siyasal alanın özgürlüğüne bir fırsat açar mı? Her halükarda, İslam siyaset ilişkisine, akla ve iktidara ilişkin sorunların Vahiy`de değil, İslam felsefesinde aranması gerekiyor. |