Kitap Tanıtımı |
Yönetim biçimi/rejimi her ne olursa olsun, devletlerin varlığının ve geleceğinin ön koşulunun; iç ve dış güvenlik ihtiyacından doğan istihbarat kavramına odaklanması, çözümü ve oluşumu yapılacak her stratejinin genel bir geçerlilik kazanmasını sağlayacaktır. Ancak bu genel geçerliliği, öznel amaçlar uğruna kullanmak ve istihbaratı yanlış değerlendirmeler/önyargılar ile tartışma konusu yapmak, doğru stratejileri bile "düşman" olarak nitelendirmeye, hatta "propaganda"yı halkın gözüne itelemeye yönelik uygulamalar olarak değerlendirilmelidir.
İstihbaratın modernizasyonu, özellikle "İki Kutuplu Dünya" sistemi ve ardından "Yeni Dünya Düzeni" olarak sunulan, 11 Eylül fenomeni ile günümüze dek ulaşan bir süreçtir. Bu süreci "Geleneksel İstihbarat" ve "Modern İstihbarat" kavramları ekseninde öncesi ve şimdisiyle birlikte ayrıntıları ile inceleyen bu çalışma, Türkiye'de alanında bir ilk olmayı da başardı. İstihbaratı topyekün inceleyen ve onun bir bilim olduğunu ortaya koyan akademik bir inceleme olan bu çalışmada, bu güne değin konuyla ilgili bildiğimiz pek çok şeyin aslında büyük yanılmalar olduğu da gerçekçi bir dille aktarılıyor.
Kendilerini istihbaratın alternatif tarihçisi olarak anlatan pek çok popülist yazarın, kasıtlı/kasıtsız "Türk İstihbaratı"nı çevreleyen komplo teorilerine, gerçeklerle yanıt veriliyor. Tarihteki olaylarla ve "olsaydı tarihçiliği" ile, istihbaratın bilinmesi gereken yönleri ve ideal istihbaratçının portresi ile çizilmiş bir gerçekliğin, istihbaratın zaafları ve Türk İstihbaratı'nın sorunları ile buluştuğu yerde; dünyanın en eski mesleğinin fahişelik değil, "istihbaratçılık" olduğu daha net anlaşılıyor. |