Kitap Tanıtımı |
Belki sizlerle aynı taraftaydı kurbanlarınız...
İçten içe sizi seviyor, haklı buluyor, belki de destekliyorlardı...
Artık kim bilebilir ki...
Bunu onlara hiç soramayacak, öğrenemeyecek ve paylaşamayacak olmanız ne kadar yazık ve ne kadar acı...
Her yok edişinizde kendinizden bir parçayı da yok etmek ve bunun farkında bile olmamak...
Güçsüzlüğünüzü gizleyebilme adına güç kullanmak...
Aklın gücünü şiddetin gücüne kurban etmenin ilkelliğini üstünlük ve erdem sanmanın tarifsiz budalalığı içinde, yok edişe ve yok oluşa doğru Amok koşusuna kalkmak...
Ve o yok oluşun yeniden doğuşa uzanacağı yanılgısını, kan kırmızı ama çürümüş yapraklarla örülmüş bir zafer tacı gibi başınızda taşımak... Özgür iradenizle seçtiğinizi sandığınız yolun aslında sizi bu seçime zorlayanların kurgusu olduğunu, yazdığınızı sandığınız oyunun sadece basit bir figüranı olduğunuzu hiç ama hiç duyumsamadan yok ederek yok olmak...
Yaratıcılıkla süslediğiniz yıkıcılığı, yapıcılık olarak görmenin o aptalca ve kolaycı büyüsüne kapılmak...
Amacınızın güneşine uçtuğunuza inanırken kanatlarınızın balmumundan yapıldığını unutmak...
Kurbanlarınızın hayatları ile yazdığınız ve tarihe düşürerek silinmezliğine inandığınız notların, daha ilk dalgada eriyip gittiğinin ve güneşin her gün yeniden ve yine kendi koşulları ile doğduğunun farkında bile olmamak....
Sizlere kızarken aynı zamanda üzülmeli miyim? |