Kitap Tanıtımı |
İlkçağlarda insanoğlu; kendisini çevreleyen ve bir anlam veremediği bu derin, karanlık gökyüzünde, ışık kaosundaki evrende, kendisine bir yol, bir kimlik arıyordu. Bu yüzden birçok efsaneler (mitoslar) üretmek zorunda kalıyordu... İşte bu soru ve sorunlar içindeki insanoğluna, gene kendi içinden çıkan ozanlar el uzatıyordu. Bu ozanlar; mitoslardaki tanrılara ve onların insanlara dayattığı acıyazgıya başkaldıran mitolojik kahramanların savaşımlarını, tiyatro sahnelerinde sergiliyorlar ve bu yolla insanoğlunun trajik yazgısını aşmasına yardımcı olmaya çalışıyorlardı.
Ozanların yorumlayıp tragedyalara dönüştürdükleri bu oyunlar sayesinde yüreklilik kazanan insanoğlu; bir yandan bilimlere doğru yönlenip özgürleşmeye başlamış; özgürleştikçe de, usunu kullanarak, kendisiyle birlikte tanrıların da bir evrim sürecine girmelerini sağlamıştır.
Bu kitapta, Ayshülos, Sofokles, Evripides gibi ölümsüz ozanların; insanın ve tanrıların evrenle birlikte aralıksız süregiden bu evrim sürecini, tragedyalarıyla nasıl yönlendirdikleri anlatılmakta ve simgesel insan-tanrı çatışması, günümüz dünyasıyla içselleştirilerek yorumlanmaktadır.
Batının ünlü Helenoglarından biri olan André Bonnard; insanın insanlaşma ve evrene egemen olma yolundaki uzun ve çileli evrim sürecini, mitologyaya dayanarak, diyalektik bir açıdan irdelemektedir. Sonuç olarak yazar, insanın bir gün tam anlamıyla özgürleşebilmesi için, savaşsız yeni bir dünya yaratabilmesi için, onun yenmesi gereken o trajik yazgısından söz etmektedir. |