Kitap Tanıtımı |
Ruhunun üflenmesiyle yaratılışı tamamlanan insanoğlu, takva ve fücûru içinde barındıran sorumluluk sahibi bir varlık olarak yeryüzündeki serüvenine başladı. Kendisine ruh üflenmesi ve eşyanın isimlerinin öğretilmesi, onu diğer yaratılmışlardan farklı bir konuma yerleştirdi. Bu farklılık onu, bir parçası olduğu yeryüzünün hem sorumlusu, hem de -bir ölçüde- sorumlusu kıldı.
Artık yeryüzü ve içindekiler ona emanet edilmişti. Kaderi ile başbaşa bırakılan insaoğlu, artık bu yeni dünya evini koruyup gözetecek ve burayı mamûr hâle getirecekti. Ama o, çoğu zaman kendisine tevdi edilen bu yüce görevi ihmal ederek bir anlamda emanete ihanet etti. Ve sonuçta, içindeki ebedi yaşama ve mutlak egemenlik tutkusuna yenilerek, kendisine emanet edilen bu yeryüzü evinde fitne çıkaran, kan döken bir zalime dönüştü. Başlangıçta kendisine emanet edilen kelimeler, onu meleklerin üstüne çıkarmışken, içindeki dürtüler kimi zaman onu adeta bir şeytana dönüştürdü. Kısacası hem meleklerden yüce olabilmek imkânına hem de şeytandan daha aşağı bir seviyeye düşme tehlikesine eşit oranda sahip olan insanoğlunun tarihi de -tıpkı kendisi gibi- çelişki, çatışma ve savaşlarla dolu oldu.
Bu eser, adeta çelişkiler yumağı olan insanoğluna ve onun geçmişten günümüze kadarki yeryüzü serüvenine ışık tutmaktadır. Yazar, iki bölüme ayırdığı eserinde insana dair bir ön değerlendirme yaptıktan sonra birinci bölümde, İnsan ve Kimliği genel başlığı altında insanoğlunun varoluş serüveni, soran bir varlık olması, ikiyüzlülüğü ve nankörlüğü, eğitilebilir bir varlık olması ve şeytanlaşması gibi konular üzerinde durmuştur. İkinci bölümde ise İnsan ve Sorumluluğu ana başlığı etrafında insanın sorumluluğunun boyutları, kendini bilmesi, sorumluluğun unutulan vechesi olarak biz bilinci, hesaba çekilme ve ahiret bilinci gibi konulara değinmiştir. |