Kitap Tanıtımı |
Bu kitap, ülkemizde yaşayan, İslam inancına mensup insanların değişik inanç tezahürlerini yaşanan olaylardan hareketle yazılmıştır. Kuranın ara satırlarından alınan ve inandım diyenlerde görülen bu tezahürler kitapta akıcı bir üslupla dile getirilmiştir. Bir bakıma elimizdeki bu roman tam olmasa da tezli bir roman olarak karşımıza çıkmaktadır.
Aşk & İsyan başlığı öngörülen kitap, Kuranın tanımladığı ve ülkemizde yaşanan İslam içerisindeki inanç çeşitliliğini ele almıştır. Aynı inancın temsilcilerinin oluşturduğu eylem ve duygu biçimlerinin farklılığı yeni inançları beraberinde getirdi. Öylesine ki İslam inancı içerisinde olduklarını her zaman dile getirenlerden bir kısmı, yine Kuranın tanımladığı İçlerine korku salınanlar olduğu görülmektedir. Kendi nefsani arzu ve isteklerini ilahlaştıranlar aynı inanç sistemi içerisinde bambaşka bir inanç oluşturmuşlardır. Oluşturdukları bu inanç sistemleri çoğu zaman kin ve düşmanlığa, ardından da kendilerini inkara kadar sürüklediklerinin farkına varamayanlar olarak görülmüştür.
Diğer taraftan inancın doğru temsilcileri de diğer bir zümreyi oluşturur. Kurana bakılmasa da onlara bakarak Kuranı anımsatırlar. Dünya toplumları içerisinde bu numune insanlar inancın doğru temsilcileri olmaları nedeniyle saldırıya en çok maruz kalanlar olduğu görülür. Bununla birlikte aynı inanç esasları içerisinde nereye oturtacağımızı bilemediğiniz milyonlarca insanın heva ve hevesinin oluşturduğu, inancı problem haline getirilmiş anlayışlar vardır. Tarihte olduğu gibi günümüzde de İslam içerisinde olduğunu dile getirmesine rağmen uluhiyeti kendinde veya ekabir şirk temsilcilerine bu makamı reva görenlerin sayısı az değildir. Ne yazık ki terbiye edici olarak terbiyeye muhtaç olanları kendilerine mürebbi edinenler inancın bir başka şekliyle ortaya çıkmaktadırlar.
Meşrep ve mezhepleri bir zenginlik olarak görmeyerek ayrılığın ve parçalanmanın önünü açanlar, birbirlerini zaman zaman tekfirle suçlayacak kadar ileri gitmişlerdir. Parçalanmışlığı biraz daha ileri boyutlara taşıdıklarının farkında değillerdir. Örf ve adetlerini, dünyalığı, makam ve şöhretinidinine tercih eden yoktur demek insanı tanımamak demektir. Bununla birlikte etliye sütlüye karışmayıp Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın saçmalığını kendine ilke edinen belki de toplumun büyük bir kısmını oluşturur. İyiliği emretmek, kötülükten sakındırmanın farz olduğunu bilerek.
İşte bu roman bir Türkiye gerçeğini açığa çıkarmaya çalışmıştır. Yaşanan olayların ortaya çıkardığı sonuçlar Kuran ayetleri ile desteklenerek sunulurken aynı zamanda seyri sülükte günümüz metodu da bir nebze olsun yansıtılmaya çalışıldı. Halk içerisinde kalıp sabırla aşk basamaklarını tırmanmanın mümkün olduğu tezi işlendi. Roman, okunduğunda insanın kendini sorgulayacağı bir anlayışla yazılmıştır. Bir bakıma insanı kendine getiren, silkeleten bir eser. |