Kitap Tanıtımı |
Vedat Nedim Tör Müzesi, kâğıt paralar üzerine kapsamlı bir sergiye ev sahipliği yapıyor. İmparatorluktan Cumhuriyete Kâğıt Paranın Öyküsü adlı sergi, Türkiyenin en önemli koleksiyonerlerini bir araya getiriyor. Sergiye, projedeki tüm paraları ve bilimsel yazıları da içeren kapsamlı bir kitap eşlik ediyor.
Tadımlık
Türkiyenin Kâğıt Para Serüveni Toplumda ortak değer ölçüsü ve alış veriş aracı olarak kabul edilen, servet birikimi ve muhafazasını kolaylaştıran bir araç niteliğindeki paranın en önemli özelliği, herkes tarafından kabul gören ortak bir değer ve değişim aracı ol-masıdır. Değişik toplumlarda kurutulmuş balıktan, kürk, tütün, şeker, kakao, pirinç, deniz kabuğu, dut kabuğu, kumaş parçası, tuz, at, çivi, tahıl ve sair maddelere kadar pek çok eşya para vazifesi görmüştür. Genel olarak mal-para ve itibarî para olarak iki kısma ayrılabilir. Mal-para, tedavüldeki değeri kadar madenî değere de sahiptir; yani, para değerinin yanında bir de mal değeri vardır. Mal-paraların en gelişmişleri altın ve gümüş sikke olup evrensel para birimi olarak benimsenmiştir. İkinci para çeşidi ise itibarî paradır. İtibarî paranın (kâğıt para, banknot), üzerinde yazılı olan, yani kendisine atfedilen değerin dışında aynî bir kıymeti yoktur; piyasada altın ve gümüş parayı temsilen dolaşımdadır. Bu yüzden Osmanlılar zamanında çıkarılan kâğıt paralara kaime denmişti. Kâğıt para hacmi, eğer karşılığında hazinede bloke edilen altın veya gümüş miktarına yakın ise, ikisinin satın alma gücü arasında önemli bir fark oluşmaz; eğer aradaki söz konusu denge bozulur ve kâğıt para emisyonu karşılıksız olarak artırılırsa, paranın alım gücü düşer ve enflasyona neden olur. Tarihte ilk kâğıt paranın M.Ö. 140 yılında Vu Di hanedanı zamanında Çinlilerce kullanıldığı ve Moğollar zamanına kadar aralıklarla tedavülde bulunduğu genelde kabul edilir. Moğol hanı Kubilay Han 1260-1290 yılları arasında iki kere kâğıt para emisyonuna başvurdu. Tedavülü mecburi olan ve çav adı verilen bu paraların taklit edilmesi suçtu. Kubilay Han, kâğıt paranın Darphanede bloke edilen altın ve gümüşün miktarı kadar olmasını emretmişti; yani, bunların hazinede karşılığı vardı. Böylece, dileyen Darphaneye gidip parasını altın veya gümüş parayla değiştirebilirdi. Uygurların da, XI. yüzyılda kumaş parçaları üzerine mühürler basarak bunları para yerine kullandıkları bilinir. Kumdu adı verilen bu kumaş-paralar eskidiğinde yenileriyle değiştirilirdi. Suvar Türkleri ekin denilen kumaş-paralar, İdil Bulgarlarıyla Hazarlar da deri-paralar kullanırdı. İranda ise İlhanlı Sultanı Geyhatu zamanında kısa süreli bir kâğıt para tecrübesi yaşanmıştı. 13 Eylül 1294te çav adı verilen kâğıt parayı piyasaya süren Geyhatu sikke kullanımını yasakladı ve çavı kabul etmeyenlerin öldürüleceğini halka duyurdu; ayrıca altın ve gümüşe dayalı bütün sanatları yasakladı; ka l p a zanlık konusunda da çok sert tedbirler aldı. Ka l p a zanlar, yakalandıklarında karıları ve çocuklarıyla beraber öldürülüp malları müsadere edilecekti. Çav, alınan bütün bu sıkı önlemlere rağmen rağbet görmedi ve halkın pasif direnişiyle karşılaşan Geyhatu, bir-iki ay içerisinde parayı yavaş yavaş piyasadan çekmek zorunda kaldı. Kâğıt para, Batıda ilk olarak Amerikada, 1690 yılında asker maaşlarına karşılık olmak üzere İngiliz kolonisi olan Massachusetts hükümeti tarafından çıkarıldı ve bunu diğer koloniler izledi. Değeri, itibarî kıymetinin %1ine kadar düşen bu paralar, Amerika Birleşik Devletlerinin bağımsızlığına kavuşmasından sonra, 1790da çıkarılan bir kanunla devlet tahvilleriyle değiştirildi; ancak iç savaştan dolayı zarurete düşen devlet, 1862de piyasaya tekrar 150 milyon dolarlık karşılıksız kâğıt para sürdü. Halk arasında greenback adı verilen bu paralar, üç sene içinde nominal değerinin %33ünü kaybetti. Amerikadaki tecrübeden birkaç sene sonra İngilterede de kâğıt para piyasaya sürüldü; ancak daha önceleri goldsmith denilen ve para değiştirme işleriyle meşgul olan sarrafların, mevduat sahiplerine vermiş oldukları goldsmiths notes denilen makbuzlar, İngilterede bir süre para yerine tedavülde kaldı. İngiltere Bankası, İngiliz iş ve sermaye çevrelerinin girişimiyle 1694te kuruldu ve çıkardığı banknotları altınla değiştireceğini ilan etti. Banka, 1696da nakit sıkıntısından dolayı çalışmalarına bir süre ara verince banknotların değeri %20 düştü. Charles Edwardın 1745teki isyanının yarattığı telaş ve endişeden dolayı halk bankaya hücum edince, banka ödemelere sınırlama koyarak krizi geçiştirebildi. Hükümetin, 1795 Napolyon savaşları sırasında bankadan 19 milyon sterlin avans alması neticesinde nakit sıkıntısı yaşayan banka para bozma işlemlerini yapamaz hale geldi. Hükümet bunun üzerine, 22 Haziran 1797de banknotların tedavülünü zorunlu kılan kanunu çıkardı. Kâğıt para serüveni, Fransada daha sancılı bir seyir takip etti. John Lawun 2 Mayıs 1716da kurduğu La Banque Générale isimli özel banka, Fransada ilk defa kâğıt para çıkardı. Bu paralar kısa sürede piyasada tutundu, bankanın kasaları bunların karşılığı olan altın ve gümüşle doldu. 4 Aralık 1718de banka devletleştirildi (La Banque Royale); banknotların tedavülü mecburi hale getirildi ve paralar kral tarafından garanti altına alındı. Zorunlu tedavülün sağladığı serbestlikten yararlanan Law, piyasaya devamlı para sürdü. Tüccar ve çiftçinin güvensizlik nedeniyle banknotları kabul etmek istememesi üzerine, 1720de altın para kullanımı yasaklandı. Sürekli yeni para basılması neticesinde banknotların değeri yarıya düştü. Ertesi sene bunların mal sandıklarından kabul edilmeyeceğinin açıklanması üzerine, halk parasını almak üzere bankaya hücum etti, talepleri karşılayamayan banka da iflasını ilan etti. Bu olaydan 55 sene sonra ikinci bir banka (Caisse dEscompte) ve banknot tecrübesi 1776da yaşandı. Yeni banka, çıkarmış olduğu 120 milyon franklık banknotu hükümete borç verdi. 1789dan sonra kurulan cumhurî hükümet, banknot tedavülünü mecburi tutsa da girişim başarılı olamadı, banka ve banknotları ortadan kaldırıldı. İhtilalden sonra müsadere edilen, kral ve ruhban sınıfına ait malların satış işlemlerinde kullanılmak üzere senelik %5 faizli assignat denilen kâğıt paralar çıkarı |