Kitap Tanıtımı |
İnanma, insanın fıtratında var olan bir duygudur. İnsanoğlu hayat sahnesine çıktığı günden beri duyu organları ile idrak edemediği, objektif verilere dayanarak da inkâr edemediği konuları kabullenmeye, bunun sonucu olarak fizik ötesi varlıkların bulunduğuna iman etmeye yönelmiş, diğer deliller yanında fıtratındaki duyguya da dayanarak yüce ve üstün bir varlığın mevcut olduğuna inanmıştır.
İnsanoğlunun zarurî yaşama tarzı olan toplum hayatının karşılıklı güven, hak, sorumluluk, fedakârlık, adalet gibi ahlâkî ve içtimaî esaslar üzerine oturtulması gerekmektedir. Bunları gerçekleştirecek olan toplumsal kurumların teşekkül etmesinde, insanların temel değerlerinin, fizik ve metafizik âlemleri yorumlarken dayandıkları ana esasların etkisi ve önemi büyüktür. İnanç değerleri insanın hayata bakışında, fizik ve metafiziği yorumlayışında anahtar vazifesi gören esaslardır.
Her türlü üstün inanç ve moral değerlerini yitirmiş bir toplum olan Cahiliye Araplarına gönderilen Son Peygamber, Allah ın gösterdiği çerçevede fizik ile metafiziğin, dünya ile âhiretin, ruh ile maddenin dengesini yeni baştan kurmuş, varlıktaki birliği vurgulamış, bütün bunların dayanağını oluşturan evrensel esasları göstermiş ve İslâm dininin çerçevesini oluşturan ana ilkeleri ortaya koymuştur. Söz konusu çerçeve Kur an ve sünnette belirlenmiştir. Ancak Yüce Allah bu ilkeleri Kur an da müstakil bir bölüm olarak değil, Yüce kitabın her tarafına yayarak, teori ile pratiği, iman ile ameli birbirinden ayırmadan beyan buyurmuştur.
Hz. Peygamber in vefatından sonra zuhur eden siyasî ve fikrî tartışmalar, fiten ve melahim olayları müminleri bu olayları dinin temel esasları açısından değerlendirmeye götürmüş; bu arada farklı, hatta bazan birbirine zıt düşünce ve kanaatlerin ileri sürülmesi doğru ve sahih inancın ana esaslarının çerçevesinin müstakil olarak ortaya konulması zaruretini doğurmuştur.
Sosyal hadiselerle inançlar arasındaki ilişkinin irdelendiği bir ortamda Kûfe de dünyaya gelen Ebû Hanîfe, Kur an-ı Kerim i ezberleyerek dini tahsile adım atmış, yeni kurulmakta olan Arap gramerini öğrenmiş, Küfe ve Basra nın ileri gelen âlimlerinden hadis dinlemiş, fıkhın meselelerini öğrenmiştir. Güçlü bir mantık ve keskin bir zekâya sahip bulunan Ebû Hanîfe İslâm ın zuhurundan kendi dönemine kadar bir asra yakın bir zaman geçmesine rağmen itikadî alanda oluşan bilgileri yeterli ve sistematik görmüyordu. O, bu noksanı telafi etmek için Kur an ve sünnetin ortaya koyduğu ana kuralları tasnif ve tertip etmeye girişmiş; bu çalışmanın sonucu olarak elde ettiği bilgileri çeşitli ilim adamları ve Havariç, Şia, Dehriye ve Kaderiye ye mensup kişilerle tartışmış, bu amaçla yirmiden fazla Basra seyahati yapmıştır. Onun akaid alanındaki bu fikri faaliyetleri kendi öğrencileri tarafından muhtelif risaleler halinde rivayet edilmiştir.
Ebû Hanîfe nin bu görüşleri daha sonra ehl-i sünnetin itikadî konulardaki önemli ekollerinden biri olan Matûridîler tarafından benimsenmiş ve bu mezhep onun fikirleri üzerine bina edilmiştir.
1634-1687 yılları arasında yaşamış Mekke, Halep, Bursa ve İstanbul kadılıkları ile Rumeli kazaskerliği görevlerini yapmış bulunan Beyazîzade Ahmed Efendi, büyük hayranlık duyduğu Ebû Hanîfe nin akidesini ortaya koymak, Hanefilik ve Matûridîliği savunmak üzere çeşitli eserler kaleme alan mümtaz bir Osmanlı âlimidir. "İmam-ı Azam Ebû Hanîfe nin İtikadî Görüşleri" adını taşıyan tercümesiyle birlikte okuyucuların istifadesine sunduğumuz "el-Usûlü l-münîfe" Beyazîzade nin bu maksatlarla telif ettiği eserlerden biridir. Müellif, bu eseri başta Ebû Hanîfe nin risaleleri ve Müsned i olmak üzere hayatını konu edinen menakib kitaplarından derlediği ibarelerden oluşturmuş, İmam ın akidesini ortaya koyarken konuları kelâm kitaplarındaki sıraya göre tertip etmiş ve tekrarlardan kaçınmaya özen göstermiştir.
Çalışmanın Türkçe kısmı giriş ve tercüme bölümlerinden oluşmaktadır. Giriş te İmam-ı A zam Ebû Hanîfe ile Beyazîzade nin hayatı ve eserleri verildikten sonra el-Usûlü l-münîfe nin tercümesi sunulmuştur. Arapça kısmında ise eserin tahkik edilmiş metni verilmiştir.
Gerçekleştirdiğim bu çalışma ile İslâm dünyasının büyük bir kısmını hem inanç hem de hukuk alanında etkileyen büyük imam Ebû Hanîfe nin oluşturduğu ekolün daha iyi anlaşılmasına bir katkıda bulunabilmişsem kendimi mutlu sayacağım. En büyük mutluluk Allah rızasına ulaşmaktır. |