İkili Tekrar
ISBN 9789750801488
Yayınevi Yapı Kredi Yayınları
Yazarlar Ahmet Güntan (author)
Kitap Tanıtımı 1955 İzmir doğumlu Ahmet Güntan, deyim yerindeyse Türk şiirinin görünmez adamıdır, yaz yağmurumuzdur... dergilerde yazılar yazmaz, şiir yayınlatmaz, polemiklere karışmaz... o, sadece üç beş yılda bir yayımladığı kitaplarıyla çıkar okurunun karşısına. Bu kez de öyle oldu. Bir farkla ki, kitabının yayımlanmasının hemen önünden kitap-lık dergisinde bir yazısı çıktı karşımıza: yazının başlığı "iki bin yılı diye bir şey yok" idi. Oldukça açık bir tarifle şiirin ve kaderin, "kaderimizin" altını çiziyordu. Bugüne dek yayımladığı şiir kitapları gibi, İkili Tekrar da yine Ahmet Güntan şiirinin genel karakteristiğini taşıyor. Her zamanki gibi az ve öz... Ve her kitabında yaptığı gibi yeni bir dil geliştirmeyi ihmal etmiyor. Kitap-lık dergisindeki yazısında "Bu ülke, kaderin yavaş akan sularında öylece akma imkânını kaybettikçe kendi olma imkânını da kaybeden bir ülke" diyordu. Ve kaderi savunacak son kale olarak da şair'i işaretliyordu. / İkili Tekrar'daki 22 "güzel" şiir "Güzel Orman"la başlayıp "Güzel Mahkum"la bitiyor. Önceki şiirlerinde de hep bir adalet duygusu taşıyordu Güntan, yeni kitabında da öyle... Üstelik yoğunlaştırılmış bir adalet duygusu bu kez. İkili Tekrar, "zamanın yavaş akan sularında neler oluyor?" diye hakiki sorular soracaklar için. Tadımlık GÜZEL ORMAN. Dalda iki zeytin yaprağı, yanmış bu orman, yanmış, iki ağaç arasında o öyle, bize güzel oğlan kalmış. Güzel orman, rengin sarı, daldaki zeytin yaprakları, sessiz bu orman, sessiz, onun bir sevgilisi varmış. Güzel oğlan, ne değişti, boş bu orman, boş, boş, yanmış, o orda o, öyle, onu gelen yangın almış. GÜZEL EV. Güzel ev, gündüzün ne güzel, o oğlan burda, o güzel oğlan, ah güzel oğlan, güzel oğlan, sen iyiliğin peşindesin. Ayrılık yok, bitti o, birleşti, filin gülüşüyüm, tavuğun kaçışı, iyilik güzel şey, ne güzel şey, ah bu güzel iyilik, güzel iyilik. Perdeyi açtım, kitap uçuştu, bu güzel evde aklım tutuştu, fili, tavuğu, eşeği, kuşu, ayrılık yok, bitti o, birleşti. GÜZEL HAYVAN. Fil güler, tavuk kaçar, kuzu susar, inek bakar, köpek bekler, arı sokar, eşeğin bir fikri var. Yılan yutar, topal seker, kuş geçer, balık geçer, ben uyurum, deve korur, kuzunun bir bildiği var. Toprak durur, çocuk büyür, uzun olur çirkinlerin gagası, gel gel, buraya gel, gel, burada bir benzeyenin var. GÜZEL OĞLAN. Güzel oğlan, ne o, o öyle o, ağacın altında, ineğin yanında, gözlüğün gözünde, kardeşin sağında, ah bu orman, bu orman. Bu orman zeytin ormanı, sıcak, kuzu susacak, inek bakacak, güzel oğlan bu, a, bu o mu o, evet, o o, o, bitti o, birleşti. Terazi tartar, gel o zaman, gel evine, güzel evine, geç altın başakların yanından, ağaçların altından, güzel oğlan. GÜZEL AVCI. Güzel avcı, tutma kuşu, uçtu o bak, uçtu uçtu, zaten küçüktü, ufacıktı, bırak onu, yok onda bir şey. Bırak büyüsün, dala konsun, kuşun kanadısın, balığın pulusun, bu küçük bu, küçük bu küçük, aman avcı, iyi ettin. Seyrettin, aman aman, iyi ettin, kuş büyüdü, yoruldu, dala kondu, onda olan, sende de var, var, güneşin doğuşuyla batışı arasında. GÜZEL ADALET. Bir şey buldum, tartan terazi, aşkın gözü kör, ya geceninki, fazlasını at, at at, gitsin, her neyse gelsin, öyle geçsin. Sen bu böyle bunlar gibi değilsin, sen gel, sen güzel adaletsin, kuş geçer, balık geçer, geçsin, eh tabii, sen gidemezsin. Eh tabii, giden gider, gitsin, sen gidemezsin, sen adaletsin, bak ben sana söyleyeyim, bu bitti bu, buraya kadar. GÜZEL İKİZLER. Güzel ikizim, ne kadar acayip değil mi, bu kadar saf bir insanın yorgun görünmesi, iyi bir kalbin alıp başını gitmesi, ne acayip, evet, çok acayip. Ben de biliyorum yollar bozuk, değil mi, arı masum, iğne tuzak değil mi, böyle dönüp dolaşma, kalbinden uzaklaşma, biz sabah olunca uyanacağız. Ben de senin gibiyim, hiç aldatmadım, ama sonra kaderle başbaşa kaldım, meşenin altına bir yatak hazırladım, gel, her şey herkese anlatılmıyor. GÜZEL ANNEM. Benim annem, güzel annem, meğer iyiliği senden öğrenmişim, ne güzel yakışıyor sana altın başaklar, keşke hep onlarla kalsaydın anne. İyilikten kalbim şişti, benim annem, gönlümün içi, yorucu bu uzun süren masumiyet, görünmeyen biriyle konuşur gibisin anne. Konuşuyorsun, biliyorum, belki kendinle, ne güzel yakışıyor sana altın başaklar, ağacın altında beklediğim günü hatırla, seni orda hâlâ öyle seviyorum anne. GÜZEL BABAM. İşte bu benim babam bu, resimdeki, öyle büyük bir balık ki, o elindeki, bu balık bu, geçer, babam tutar, benim babam avcıdır, balıktan anlar. Baba, şuraya bir meşe dikelim, iyi olur oğlum, altında beklersin, meleyen kuzuyu uzaktan dinlersin, her şeyden habersiz esiyor rüzgâr. Keklik uçuyor, balık geçiyor, babam ileriye doğru dümdüz bakıyor, seninle çıktığımız avı hatırla, ben seni çok, çok seviyorum baba. GÜZEL GELECEK. Masumun savunmaya ihtiyacı yok, dik dur, dik otur, ne bekliyorsun, güzel uyku, temiz su, bir kalıp sabun, o gün uyanıp, yüzümü yıkayacağım. Bir gelecek var, güzel gelecek, yüz yıl sonra tam bugün gelecek, en iyi kaçış vazifeyi yüklenmekmiş, kim görür, kim görmez ben bilmiyorum. Bütün istediğim bir kalıp sabun, kısa saç, temiz yüz, meleyen koyun, karanlığı değil, aydınlığı kör edici, birazı kalır bunların, çoğu gidici.