Kitap Tanıtımı |
-İflâsın Ertelenmesi Bağlamında Kayyımlık- isimli bu çalışma, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Özel Hukuk Ana Bilim Dalı yüksek lisans öğrenimimde hazırladığım ve Prof. Dr. Süha Tanrıver (Başkan), Prof. Dr. Veysel Başpınar, Yrd. Doç. Dr. İbrahim Ermenekten kurulu bulunan jüri tarafından başarılı bulunan yüksek lisans tezimin, jüri üyelerinin önerileri doğrultusunda bazı değişiklikler yapılmış ve Yargıtay kararlarından yararlanılmış halidir.
İflâsın ertelenmesi kurumu, hukukumuzda uzun zamandan beri mevcut olan, ancak 4949 sayılı Kanunla işlerlik kazanmış bulunan bir hukukî çaredir. İflâsın ertelenmesi, ticaret mahkemesine, borca batık durumda olan bir sermaye şirketi veya kooperatif hakkında iflâs kararı vermekten belli şartların varlığı halinde geçici olarak sarfınazar etme imkânını veren ve iflâsın önlenmesine hizmet eden bir kurumdur.
Bu kurum, sermaye şirketinin veya kooperatifin menfaatinin olduğu kadar, ertelemeden önceki ve sonraki alacaklıların ve ülke ekonomisinin menfaatlerinin korunması amacına da hizmet eder. İflâsın ertelenmesi, asıl olarak iflâs yargılaması içerisinde olmakla beraber, ondan kısmen bağımsız bir prosedürü ifade etmektedir.
Mahkeme, erteleme kararı ile birlikte kayyım (ya da kayyımlar) atanmasına karar verir (m. 179/a). Kayyım, Arapça kökenli bir sözcük olup; belli bir malın yönetilmesi veya belli bir işin yapılması için görevlendirilen kimse anlamına gelmektedir. İflâsın ertelenmesi prosedüründe atanacak kayyım, vesayet hukukunun dışında, borçlu ile alacaklıların ve hatta kamunun menfaatlerini aynı ölçüde gözetmek, korumak ve dengelemekle görevlendirilmiş resmî bir devlet organıdır (kamu görevlisidir).
Kayyım olarak atanabilmek için gereken şartların, hukukun genel ilkelerinden ve kayyımlık görevinin gerektirdiği niteliklerden hareket ederek belirlenmesi gerekir. Borçlunun ve alacaklıların, atanacak olan kayyımın belirlenmesi hususunda yapmış oldukları önerilerin, hâkim açısından hiç bir bağlayıcılığı yoktur. Mahkemenin kayyım atanmasına ilişkin kararı, nitelik itibari ile yargısal işlemler kategorisine dâhil bulunan bir çekişmesiz yargı işlemidir.
Kayyımlık görevi, kamu görevinin belirleyici unsurları olan aslîlik ve süreklilik niteliklerini bünyesinde barındırmaktadır. Bu nedenle, kayyımın üstlendiği görev; bir kamu görevi niteliği taşımaktadır. Kayyım, 1982 Anayasasının 128inci maddesine göre, diğer kamu görevlisi statüsündedir; memur ya da işçi değildir. Kayyım, ücret alma, avans ve teminat isteme ve istifa haklarına sahiptir. Buna karşılık, kendi kendisiyle hukuki işlem yapma yasağına uymak, yakınlarına ait işleri görme yasağına uymak, görevini bizzat yerine getirmek, bilgi vermek ve ihbarda bulunmak, eşit işlem yapmak ve sır saklamak yükümlülüğündedir.
İcra ve İflâs Kanununun 179/a maddesinin ikinci fıkrasına göre; kayyımı atayan mahkeme, yönetim organının yetkilerini tamamen elinden alıp kayyıma verebileceği gibi, yönetim organının işlemlerinin geçerliliğini kayyımın onayına bağlı da tutabilir. Bu ihtimaller kısmen birlikte karma olarak kullanılabileceği gibi, iflâsın ertelenmesi kurumunun niteliğiyle ve amacıyla bağdaşabilecek diğer ihtimaller de bulunabilir. Hâkim, kayyımın görev ve yetkileri konusunda geniş bir yelpazeye (takdir hakkına) sahiptir. Kayyım, iflâsın ertelenmesine karar veren ve kendisini atayan ticaret mahkemesinin denetimi altındadır.
Kayyımın kusuruyla, alacaklılara, borçluya veya şirket ya da kooperatifle ilişkisi bulunan üçüncü kişilere verdiği zarardan dolayı tazminat davası, ancak Devlet aleyhine açılabilir. Devletin, zararın meydana gelmesinde kusuru bulunan kayyıma rücu hakkı vardır. Kayyım, Türk Ceza Kanununun 6/c maddesinin öngördüğü düzenleme çerçevesinde, bu kanunun uygulanması bakımından bir kamu görevlisidir; taşıdığı sıfatlarının ve görevlerinin niteliğiyle bağdaştığı ölçüde her suçu işleyebilir. |