Kitap Tanıtımı |
Gri kanatlı kuşlar, çığlık çığlığa martılar, beyaz köpüklere değerek geçip gidiyorlardı, tuzlu denize kanat vura vura. Minareleri kurşunkalemler gibi gökyüzüne uzanan camilerin avlularında itişip kakışıyordu. Darıya üşüşen ak güvercinler. Kulaklarımda bir ses Gözlerimin önünde tahtaları eskimiş panjurlarıyla cumbalı evler, yaşlı çınarlar ve bir ceviz ağacı.
Koparmış ipini eski kayıklar gibi yüzer
kışın sabaha karşı rüzgarda tahta cumbalar
ve bir sac mangalın küllerinde
uyanır uykudan büyük İstanbulum.
İstanbulda uyanmak istiyordum. İstanbulla beraber uyanmak istiyordum ben de Nazım gibi.
Benim bulunduğum şehirde tepe yoktu. Mavi bir deniz yoktu. Rast peşrevi yoktu havada, Boğaziçi suları gibi akan Bana doğduğum şehri çağrıştıran hiçbir şey yoktu Londrada. Sadece Nazımın dizeleri vardı elimde, beni şehrime uçuran.
İçimde Kıızl Bir Gül Gibi, usta bir yazarın ustası saydığı bir yazara ödediği gönül borcu. Edebiyatının ve yaşamın sürekliliğine ilişkin zarif bir metin |