Kitap Tanıtımı |
Arka Kapak Yazısı (Tanıtım Bülteninden) Hoşgörü; din, dil, ırk ve mevki ayrımı yapmaksızın herkese, Allah’ın yarattığı üstün varlık gözüyle bakıp kişiliğine, fikir ve düşüncelerine, inanç ve değer yargılarına saygı duymak, insanlardan zuhur eden olumsuz hareket ve davranışlara belli ölçüler çerçevesinde katlanıp tahammül göstermektir. Bireyin, kendisinden daha zayıf muhataplardan sadır olan kusurlara anlayış göstermesini gerektiren tabiatının doğal bir sonucu olarak dikey çizgide kendini gösteren hoşgörü, Hz. Peygamber’in ayırıcı vasıflarından biri olarak dikkat çekmektedir. İslâm Peygamberi’nin benimsediği hoşgörü stratejisi, farklı inanç ve kültür yapılarını bünyesinde barındıran Medine toplumunda ortaya çıkan sorunları çözme konusunda önemli bir etkiye sahip olmuştur. Toplumsal barışın, dayanışmanın, birlik ve beraberliğin sağlanabilmesi, irşad ve tebliğ faaliyetlerinin başarıyla yürütülebilmesi ve İslâm’ın en iyi şekilde temsil edilebilmesi için temel ilke ve prensiplerden taviz vermemek şartıyla hoşgörülü davranmaya her zamankinden daha çok ihtiyaç vardır. Hoşgörülü davranmak, yenilgiyi kabullenmek ve batıl karşısında hakkı söylememek şeklinde algılanmamalıdır. Aksine o, İslâm’ın güzelliğini ortaya koymak için sergilenmesi gereken bir tavırdır. Allah Rasûlü’nün Hristiyan, Yahudi, müşrik ve münafıklara bile gösterdiği hoşgörüyü, İslâm Peygamberi’ni model kabul eden Müslümanların, farklı düşünce, kültür ve yapıda olan diğer kardeşlerinden hiç esirgememesi gerekmektedir. ) |