Kitap Tanıtımı |
Hukuk, Aydınlanma felsefesine kadar hemen her coğrafyada din ve gelenekle ilişkisini belirli bir seviyede muhafaza etmiştir. İnsanın din ve gelenek karşısında kendini konumlandırması, hukukun da din ve gelenek ile ilişki seviyesini belirleyen başat faktör olmuştur. Aydınlanmanın en belirgin özelliği, insanın din ve gelenekle tanımlanan konumunu sorgulaması, din ve geleneğin dışında kendine yeni bir alan açma çabasıdır. Bu çabanın sonucunda hukuk; felsefe, ekonomi, siyaset hatta teolojinin de yardımı ile din ve geleneğin belirleyici olma tekelini kırmış, kaynakları ve sonuçları ile insanın etkilenen değil etkileyen, tanımlanan değil tanımlayan varlık olduğunu ilan etmiştir. Kitapta, hukuki bağlamda lâikleşmenin Antik Yunandan başlayarak Batı modernitesindeki serüveni ele alınmakta, Batı kültürünün tanrı, insan ve tabiat kavramsallaştırmasının laikleşmeye giden yoldaki etkileri analiz edilmekte, laikleşmeyi doğuran ve hızlandıran nedenler üzerinde durularak bunun Osmanlı Devletinin pozitif hukukuna yansımaları gösterilmektedir. Başta sosyoloji olmak üzere modern sosyal bilimler sayesinde Batı hukukunun din ve geleneksel yapıyı, bu yapıdan beslenen hukuku parçalaması ve tek tipleştirmesi, Osmanlı Devleti özelinde hukukunun Romanizasyonunun felsefi ve sosyolojik alt yapısı kapsamlı bir araştırmayla okuyucuya sunulmaktadır.
Konu Başlıkları
- Batı Hukukunun Lâikleşmesi
- Osmanlı Hukukunun Romanizasyonunun Felsefi ve Sosyolojik Altyapısı
- Osmanlı Dönemi Kanunlaştırma Hareketlerinin Nedenleri
- Sosyolojinin Hukukun Lâikleşmesine Etkisi
- Cumhuriyet Dönemi Hukukun Lâikleşmesi |