Kitap Tanıtımı |
6100 sayılı yeni Hukuk Muhakemeleri Kanununun yürürlüğe girmesinin hemen ardından çıkartığım, ?Hukuk Muhakemeleri Kanunu Şerhi?min ilk baskısı, altı ay gibi kısa bir süre içinde tükendi. Okuyucudan aldığım olumlu dönüşler ve özellikle Kitaptaki görüşlerimin çeşitli Yargıtay kararlarında benimsendiğini gösteren atıflar, yedi yıllık yorgunluğumu aldı.
İlk kez yayımladığım ?HMK Şerhi?min ilk baskısının amacına ulaşmasından doğan mutluluğum büyüktür.
Yürürlüğe girmesiyle birlikte, yeni Kanundaki eksikliklerle ve yeterince açık olmayan hükümlerle ilgili olarak doğan sorunlar da tartışmaya açıldı. Usul kurallarının, biçimselliği ve davalarda talep edilen maddî hakkın gerçekleşmesi için öncelik taşıdığı dikkate alındığında, ortaya çıkan tereddütlerin, yargılamanın amacı olan ?adalet?in gerçekleşmesi adına en kısa zamanda ortadan kalkması dileğimdir. Yeni Kanun vesilesiyle katıldığım çeşitli toplantılara iştirak eden hâkim/avukat sayısının (bundan önceki toplantılarla kıyaslanamayacak kadar) çokluğunu ve gösterilen yakın/yoğun ilgiyi, yeni Kanuna çok çabuk alışılacağının bir göstergesi olarak değerlendirmekteyim.
Kitabın 2 nci baskısında, Yargıtay?ın ulaşabildiğim yeni kararları değerlendirilmiş; birinci baskıdan sonra Hukuk Muhakemeleri Kanunu (ile Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda) ve ilgili mevzuatta ortaya çıkan değişiklikler işlenmiştir. Bunun yanısıra, ilk baskıda gözden kaçtığı tespit edilen çeşitli yanlışlıklar da düzeltilmiştir. (2. Basıya önsöz?den)
Elinizdeki bu eserin yazımına, Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) Tasarısı hazırlık çalışmalarına paralel olarak, 01 Aralık 2005 Perşembe günü başlamıştım; o günün literatürü ve Yargıtay kararlarını dikkate alarak, karşılaştırmalı olarak şerh ettiğim Kanun maddelerinin sonuna geldiğimde, aradan 3,5 yıl geçmiş ve yaklaşık beş bin sayfalık bir ön metin ortaya çıkmıştı. Bu arada Tasarı, oldukça şekillenmiş, ilk haline oranla farklılaşmış ve Nisan 2008?de TBMM?ne sevk edilmişti. Hazırladığım ön metni, Tasarının geldiği noktaya uyarlamak üzere, 07 Ağustos 2009 Cuma günü ikinci yazıma başladım. O da 2 yıl sürdü. Bu kez hazırladığım metin, daha da genişledi. Başlangıçta Kitabımı, daha önce uzun süreden beri çeşitli baskılarını yaparak yayımladığım ve yararlanan okuyucudan çok olumlu yanıtlar aldığım ?Hukuk Rehberi?m gibi, aranan usul sorunlarının olabildiğince tümüne cevap verebilecek kapsamda (5-6 cilt halinde) yayınlamayı plânlamıştım; ancak, ciltler halinde çıkarılacak ve belli maliyetlere varacak olan geniş kapsamlı bir kitabın, özellikle Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile yeni getirilen müesseselerin uygulamada alacağı şekil nedeniyle, bazı kısımlarının hemen ?eskiyeceği? ve meslektaşlarım tarafından güvenli olarak kullanılamayabileceği endişesiyle, hazırladığım metni şimdilik tek (bir) cilde indirerek yayınlama ve duyulacak ihtiyaç çerçevesinde zamanla genişletme düşüncesi ağır bastı ve 01 Ağustos 2011 Pazartesi günü yeniden düzenlemeye (üçüncü defa yazmaya) başladığım çalışmayı, basımı için, 01 Mart 2012 Perşembe günü Yetkin?e teslim ettim. Plânlama aşaması dahil, yaklaşık yedi yıl süren işbu Kitabıma, şimdilik bir virgül koyabilmekten duyduğum mutluluğu, okuyucumla böylece paylaşmak isterim.
Kitabım bu haliyle, 01 Ekim 2011 tarihinde yürürlüğe giren, Hukuk Muhakemeleri Kanununu anahatlarıyla açıklayan ?kısa bir şerh? niteliğindedir. Bilindiği gibi HMK, zamanla eskiyen Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun (HUMK), esas itibariyle ihtiyaçlar çerçevesinde yeniden kaleme alınmış halidir. Yaklaşık rakamlarla ifade edersem, HMK hükümlerinin kapsam itibariyle yaklaşık %80'ini, bazı düzeltmeler ve iyileştirmeler yapılarak alınan eski HUMK hükümleri oluşturmaktadır. Kapsam itibariyle geriye kalan %20 ise, HUMK?nda açıkça/yeterince düzenlenmemesine rağmen öğreti ve Yargıtay uygulamasında kabul edilen müesseselerin HMK metnine alınması ile ön inceleme ve bazı dava çeşitleri gibi yepyeni hükümlerdir (değişiklikler konusunda bkz: Ejder Yılmaz, Hukuk Muhakemeleri Kanununun Getirdikleri, Ankara Barosu Dergisi 2011/2 s.213-253).
Usul kanunları, genellikle millî kanunlardır ve ülkede ?adalet?in gerçekleşmesinin birincil aracıdırlar. HMK hazırlanırken, öncelikle uygulamada rastlanılan sorunların çözümünün ön plânda tutulduğu söylenebilir. Bu arada, Batı ülkelerindeki örneklerinden yararlanılmış ve gözlemlediğim kadarıyla, öğretide ileri sürülen bütün görüşler ve Yargıtay uygulamaları da dikkate alınmıştır. Bu satırların yazarının yayımladığı kitap ve makalelerinde yer alan görüş ve önerilerinin de büyük ölçüde HMK?na girmiş olması, kişisel olarak sevindiricidir.
Büyük ölçekli kanunlar yapmak sıradan bir iş değildir, zordur ve uğranılması mukadder eleştiriler nedeniyle (deyiş yerinde ise) ?cesaret ister?. İşin doğası gereği, bu tür kanunlar çıkartıldıktan hemen sonra ve hatta bazen yürürlüğe girmeden bile değiştirilme ihtiyacı içindedirler. HMK?nda da durum böyledir. Örneğin, Yargıtayın onama kararıyla ilgili 370 inci maddesinin 2 nci fıkrası, 31.03.2011 tarihli ve 6217 s.K. m.29 ile değişmiş; ölüm ve vücut bütünlüğünün yitirilmesinden doğan tazminat davalarında görevle ilgili 3 üncü madde hükmü, Anayasa Mahkemesinin 16.2.2012 tarih ve 2011/35 Esas sayılı kararıyla iptal edilmiştir.
Daha da önemlisi, 6217 s.K. m.30 ile HMK?na eklenen Geçici 3 üncü maddesinde, istinaf (bölge adliye) mahkemeleri faaliyete başlayıncaya kadar, HUMK?nun (içinde, karar düzeltme yolunun da bulunduğu) temyize ilişkin hükümlerinin; ayrıca, istinaf mahkemelerinin faaliyete başlama tarihinden önce aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş kararlar hakkında HUMK?nun (5236 s.K.?la yapılan değişiklikten önceki) 427 ilâ 454 üncü madde hükümlerinin (ki, yargılamanın yenilenmesi dahil) uygulanmasına devam olunacağı belirtilmiştir. Bunun bir başka anlamı, HMK?nun kanun yolları ile ilgili hükümlerinin şimdilik uygulanmayacağıdır.
Bu düzenleme sebebiyle, elinizdeki Kitabımda istinaf ve temyiz hükümleri şerh edilmemiş ve ancak uygulanmasına devam olunan HUMK m.427-444 hükümlerinin açıklamasına yer verilmiştir (istinaf yolu için bkz: Ejder Yılmaz, İstinaf, Ankara 2005). |