Kitap Tanıtımı |
Çağlar boyu erkekler kültürel gelenekler, dinsel öğretiler ve toplumsal kurallar yaratarak kadını azımsamaya, gücünü bastırmaya çalışmışlardır. Mitoloji ve edebiyatta kadını, erkeği baştan çıkarıp gücünü çalan, diye niteleyerek düşmanlıklarını dile getirmişlerdir.
Erkeğin kadına yönelik çoğu kez şiddet içeren baskıcı ve düşmanca davranışları, bilinçaltında yatan bir korkudan kaynaklanmaktadır. Ancak eğer erkek iddia ettiği gibi fizik ve akıl gücü açısından kadından üstünse, daha zayıf bir cinsten neden korksun? İşte burada Doğa Ana evrensel dengeyi, erkeği cinsel ve duygusal yönden kadına muhtaç ederek sağlanmıştır. Honore de Balzac, Erkekler böylediler, en sağlam gerçeklere karşı dururken, bir bakışta yenik düşerler. diyerek erkeğin bu zayıflığını en iyi biçimde ifade etmiştir.
Başka her durumda olduğu gibi, hükmetme, baskı kurma, zulmetme arzusunun kaynağı ihtiyaç ve korkudur. Erkeğin en büyük korkusu ise, kadının erkek egemenliğinin kozasından çıkıp kendi kaderinin kontrolunu eline alması, böylece erkeğin gücünü eritmesidir.
Ying ve Yang felsefesini yaratan Çinli erkeler doğada bir pozitif, bir de negatif güç bulunduğunu söylerken haklıydılar; ancak bu güçleri yanlış nitelemişlerdi. Gerçekte yaratıcı, yaşam verici, olumlu güç erkek değil, kadındır; olumsuz, yıkıcı, yok edici güç de kadın değil, erkektir. Ve yalnızca kadın erkeğin bu yıkıcı, yok edici gücünü dizginleyebilir, onu savaş, yıkım ve acılara olan tutkusundan kurtarıp insan türünün ve başka yaşam biçimlerinin yok olmasını önleyebilir. Kısaca, insanlığın gelecek için tüm umudu kadına bağlıdır.
* * *
Ülkemizde zaman zaman gündeme getirilip tartışılan kadın hakları sorununa ilgi duyan okurlarımızın konuya değişik açılardan yaklaşan bu kitabı, özellikle de son ulusal nüfus sayımında kadınlara yapılan haksızlığın ışığında, ilgi ve beğeniyle okuyacaklarını umuyoruz. |