Kitap Tanıtımı |
Bazen kendimi kimsesiz bir çocuk gibi hissediyorum
Evden çok uzaklarda.
İkiye dört bir oda. Küçük bir pencere. Köşede bir tuvalet ve ayna. Işık, daima ışık, gözü yakan, gündüzü geceye katan. Bir hücrede tek başına bir adam; ama zihni kalabalık. Öyle kalabalık ve karışık ki ceza olsun diye kapatıldığı bu hücre, onun insan-lardan, acımasız dünyadan kaçabildiği tek yer. Zaten onun tek arzusu da yalnız kalabilmek
Brooklyne Son Çıkış ve Bir Düş İçin Ağıt gibi kült romanların yazarı Hubert Selby Jr., bu defa sevgi ve şefkat duygularından yoksun, acımasız bir dün-yanın ateşine düşmüş bir adamın zihninden geçen sadistçe, nefret fantezilerine ortak ediyor bizi. Adamın kafasının içini kemiren bu dehşet görüntüleri o kadar şiddet dolu, mide bulandırıcı ve rahatsız edici ki her sayfada en yakın pencereye koşup derin bir soluk alma hissi uyandırıyor. Düzene ayak uydura-mayan, hayatın olağan akışında olağandışı şeyler hayal eden ve öyle yaşayan, derinden acı çeken bir yazarın, Amerikanın hayal gücü en zengin yazar-larından biri olan Selbynin sokak jargonunu şiirsel dile dönüştürme ustalığı ve gerçek manada acıya, her birimizin yüreğindeki bir yaraya dokunması itibariyle de insanı derinden sarsıyor.
Bu anlamda Hücre, diyebiliriz ki acının kitabı. Birbirimizin canını ne kadar çok acıtabileceğimizi gös-teriyor bize. Nedensiz yere. Sırf kötülük olsun diye. Dolayısıyla bu kitap, her ne kadar bir dava sürecini ele alıyor ve adaletin peşinde, ezilmişlerin hakkını arayan bir kahramanı, daha doğrusu bir anti-kahramanı resmediyorsa da, merhamet dileyen azap dolu bir ruhu görüyoruz biz her satırda. |