Kitap Tanıtımı |
Bir aşk ilişkisinde birbirimize tapınarak monotonluktan kaçınabilir miyiz? Erotizme sığınmak bıkkınlıktan kurtulmanın bir yolu olabilir mi? Pascal Bruckner bu romanında kahramanlarını Akdeniz de, Marsilya dan İstanbul a doğru yol almakta olan bir yolcu gemisinde, bu üstü örtülü soruların etrafında bir araya getiriyor.
Tekerlekli sandelyeye mahkum Franz, karısı Rebeccay la yaşadığı ilişkiyi bir başka gemi yolcusu Didier ye anlatır. Hem de ta en baştan ve ortak yaşamlarının en mahrem noktalarını da es geçmeden...
Ne erkeğin ne de kadının üstünlük sağladığı, yıkıcı bir tutkunun etrafında rollerin her daim değiştiği, sürekli bir yenilik arayışı içinde fazlasıyla dozu kaçmış bir cellat-kurban ilişkisi olarak gelişen bir birlikteliktir söz konusu olan. Franz ın hikayesi, ilişkilerinin tekdüzeliğinden sıyrılıp beraberliklerine biraz heyecan katmak amacıyla yolculuğa çıkan Didier ile Beatrice in de mahvına yol açacaktır.
Her biri, kendi geçmiş yaşamının şekillendirdiği algılama biçimlerinin esiri olan bu insanlar, yıkıcı duyguların pençesinde birbirlerine son derece zalimce davranabilmektedirler.
Franz ile Rebecca nın bin bir badire atlatan ilişkilerinde artık icat edilecek bir yenilik kalmadığında ne olacaktır? Tutkuyla nefret arasındaki sıkı akrabalığın onları götüreceği son nokta nedir? Ancak kendimizden daha güçlü birine mi aşık olabiliriz? Huzur, bir aşk ilişkisinde tutkunun baş düşmanı mıdır?
Roman Polanski tarafından 1992 de Acı Ay adıyla beyazperdeye de aktarılan roman, özel hayatın çıkmaz sokaklarına ve insan doğasının en karanlık kuytu köşelerine ayna tutuyor. |